martes, 16 de diciembre de 2008

Por qué Muere africa?


Por qué África Muere?
Aksam olmus, en duyarli olanlarimiz ,aksam yemeginden sonra oturmus televizyonun karsisina haberleri dinliyor.Haber programininda bir primetime mevcut -izleyicilerinin en cok ilgisini ceken zaman araligi-,bunlar, yurt ici haberler ve spor haberleri.Birde seyahate cikcacaksak belki hava durumu.
Bizi yakindan ilgilendiren yerel haberler genelde, siyasetcilerimizin beyanatlari, partisel agiz dalaslari, yollardaki trafik kazalari, afetler,ekonominin gidisi yada insanlarimizin primitif cinayetleri..
Kisacasi genelde bizi ilgilendiren kisim, yurdumuzdan insan manzaralari . Daha sonrada spor haberleri tabii.
Yurt haberleri ile spor haberleri arasinda, kisa zaman araliginda, yayin yonetmenleri dunyadan, onemli gordukleri gelismeleri ardi ardina sikistirmaktadir. Bu dilimde, USA ve Avrupa haricinde, eger dunyanin herhangi bir cografyasinda bir savas patlamadi ise, genelde dogal afetler ve getirdigi olumler konusulur. Yorumsuz , ama carpici video yada resimlerle olayin onemi vurgulanir.Bu kisa alanda bir cok kez , Afrika insanlarinin drami ile ilgili haberler yer almistir.
Aclikdan bir deri, bir kemik kalmis siyah derili, buyuk beyaz huzunlu gozbebekleri cevresine konan sineklerin varligindan etkilenmeyn, yada kovacak haceti kalmamis ,kisa kivircik saclari ve burnundan akan sumugu ile ,sismis karinlari uzerinde yerde,toprakda yatan cocuk manzaralarini cokca gormusuzdur.

Yada annesinin sarkmis, kurumus toprak misali catlak memesini, agizinda emzik misali cekistiren bebek manzaralarini, kafamizda ozdestirmisizdir.
Yada,alt yapisi olmayan varoslarin, atik sularinin olusturdugu camur siyahi golcuk ve sarimsi derelerinde gezinen cocuklarin , bu golcuklerin kiyisinda, camasir yada kap kacagini, yaninda getirdikleri kovalarin icindeki daha az siyah sularinda temizleyen, sari,siyah, kirmizi renkli viktoriana elbiselerinin sirtlarina, grimsi carsaflarla baglamis olduklari bebekleri ile bandanali siyahi kadinlarin, mahalle aralari manzaralari, kafamizdaki África manzaralaridir.
Bu manzaralar, bizim icin tablo gibidir. Tabloya bakar gibi bakariz cogu zaman bu insan manzaralarina, dusunmeden ve yuzeysel olarak.Sadece tuvalin uzerindeki statik, cansiz renk karisimi gibi algilariz. Sanat komiserleri, sadece firca darbelerine bakmakla kalmaz, resmedilenin anlamini, tarihsel, sosyal nedenlerini iliskilendirmeye calisir.Verilen mesaji anlamaya da calisir. Resmi ortaya cikaran sartlari ve sunumunu anladiktan sonra, o tablonun duygularini gorur.Tablonun mutlulugu mu, huznu mu cizdigini gorur. N.Hikmet’in, Abidin Dino’ya mutlulugun resmini cizebilirmesin diye sormasina, A.Dino evet demis olmali.A.Dino, mutlulugun resmini cizebilir diye dusunuyorum.O mutluluk, Abidin Dino mutlulugunun resmidir.O mutlulugu gormek icin, tabloya A.Dino gibi bakmak gerekmektedir.
Basinda gordugumuz kara derili afrikali manzaralari, benim icin huzunun resmedildigi tablolaridir.Afrika ile ilgili her gordugum resim huzunun resmidir.Isterse, diktatorlerin, satafatli, madalyalarla donatilmis askeri elbiseler icerisindeki siritan resimleri olsa bile. Diktatorler, afrikanin huzunlu hikayesidir.
Afrika ile ilgili haberleri okudukca, bu cografyanin tarihi ile ilgili bilgilere ulasdikca huzunden baska bir sey bulamiyorum.
Sefaletden kacan afrikalilarin, kayiklarla atlantik’i gecmeye calisip,Ispanya’ya, Avrupaya ulasma cabalarini gordukce huzunleniyorum.Senede en az 5000 afrikalinin, avrupaya gecmeye calisirken, okyanus sularinda bogulduklarini duydukca, huzunleniyorum.
Bir o kadarinin , saharayi gecerken yigildigini dusundukce huzunleniyorum.
Ya bu kayiklardan sag salim ulasanlarin, ya koyumuzde olecekdik yada okyanus sularinda demesi caresizligin, huzunun resmi degilmi?



Son zamanlarda sikca dinledigim , huzunlu baskça bir sarkinin sozleri gibi:

Ai, oro irriño bat balitz azkenean
eta uhinek bezela
Ispazterra ferekatuz, bukatu hiltzaen.
Asagi yukari tercumesi su sekilde:

Umarim, sonucda yuzlerde kalan nostaljik bir gulemseme olur,
Oluruz dalgalar gibi, kiyilari oksayarakdan.
Kolera, difteri,AIDS gibi hastaliklarin saldirdiklari afrikali insanlar neyin resmi sizce.
Afrikali insanlar , susuzluga, acliga, salgin hastaliklara ama en cokda batili dedigimiz insanlarin para hirsina karsi,onlarin somuru anlayisina karsi savasmak zorunda.
Bu haberleri kaniksamis gibi, duyarsiz dinliyoruz.
Afrikadaki dramin, insanligin bir drami oldugunu, bunda emperyalist devletlerin, yada cok uluslu firmalarin sucunun bulundugunun ayirdina varmiyoruz. Afrika’daki olumleri, savaslari afrikali siyah diktatorlerin sucu oldugunu, “kabilelerinin”(halkin) ve siyah yoneticilerinin basiretsizligine baglama kolayciligina ve yuzeyselligine kaciyoruz.
Ilgisizligimiz ve yuzeyselligimiz, aslinda cahilligimizin ve bilincsizligimizin getirileridir. Cunku, bugun afrikadaki diktatorlerin , batili-dogulu emperyalist guclerce yaratildigini veya desteklendigini bilmiyoruz. 200/300 yil once somuruye dayanan kolonilestirmeleri , ve bunun insan katliamlarini da tartismaya acmiyorum.
Afrika dramlarla dolu.
En yakin tarihlerde hatirladigimiz kanli dram,1994 senesinde Ruanda’daki Hutsi ve Tutsi gruplari arasinda yasanan katliamlardir.Her iki tarafdan,toplamda milyonlari bulan kisi olduruldu. Binlerce insan yurdunu terk etmek zorunda kaldi, binlerce cocuk ve kadinin irzina gecildi.
Bunu iki etnik grup arasindaki kirim olarak gorursek, yanlis degil ancak eksik olarak degerlendirmis oluruz.

Peki ben size , bu savasin Fransa ile USA arasindaki, deklere edilmemis bir savasin yansimasi oldugunu soylesem cok sasirirmisiniz. Bi isin azmettiricileri yada gozyumanlari Fransa ve USA olmustur desem, tepkinizde farklilik olurmu.
USA ,Uganda ve Tutsilerin hukumeti Ruanda’yi desteklemistir.Afrikada kabile sisteminde taraflardan birine direk silah yardimi yada silah almayi saglayacak yardimi yaparsaniz bu grubun karsit grublar ustunde hakimiyet kurmasini kolayca saglayabilirsiniz. Ayni zamanda, desteklediginiz gruplara siyasi ve askeri egitim verirseniz, o ulkede kendinize sadik, kanli bir diktatoru isbasina getirmeniz hicde zor olmayacaktir.
Eger sizin bolgedeki zenginlikler uzerinde ayricalik sahibi olmanizi, bu zenginligi kontrol etmenizden stratejik ekonomik ve siyasi cikarlarinin zarar gorecegini dusunen bir baska devlet yada guc varsa, o devlet yada guc, sizin desteklediginiz gruplara karsit pozisyonda olan (genelde etnik grup)gruplari desteklemek uzere harekete gececektir.

Demokratik devlet tecrubesinin yasanmadigi, devlet otoritesinin olmadigi bu fakir gelirli ulkelerde, kendinize diktatorler yaratmaniz cocuk oyuncagidir.
Sonrada, Afrikali diktatorlerinizi birbiri ile, horoz dovusu misali, kirdirirsiniz.
Ayni Ruanda ic savasinda, USA ve Fransa’nin yaptigi gibi.Daha sonra, 1997-2003 yillari arasinda, Kongo Demokratik Cumhuriyetinde oldugu gibi, Fransizlarin Hutsi’lerine karsi, USA’nin Tutsi’leri tutmasi gibi. Tam yedi ulkenin katildigi, Dogu Kongo’daki savasda 4 milyona yakin siyah afrikali olmustur.Ikinci dunya savasindan sonra yasanan en kanli savas.

Son gunlerde Demokratik Kongo Cumhuriyetinin, madenler acisindan zengin bolgesi Kivu’da , general Nkunda araciligi ile bir baskaldiri hareketi yasandi.General Nkunda, Tutsi olup, Kongo-Kinshasa ordusunun bir generalidir.Gecdigimiz ekim ayinda, kendisine bagli askerlerle,Kongo’nun dogusundaki bolgenin onemli sehiri Goma’yi elegecirmek icin harekat duzenledi. Nkunda, Ruanda tutsi yonetiminin,Baskan Kagame’nin, Kongo’daki uzantisidir. Nkunda baskaldirisini , bolgedeki azinlik Tutsilerin korunmasi adina yaptigini aciklamaktadir.Aslinda , planlanan ,maden acisindan cok zengin olan bolgenin, Kabala’nin Kongo’sundan ayirmaktir.Yada Joseph Kabala’yi, sartlarini kabul ettirmek adina masaya oturtmaktir.

Cunku Kabala, son zamanlarda Cin ile yaptigi stratejik anlasmalarla USA yonetimini kizdirmistir.Kongo-Ruanda sinirinda, dunya Koltan yataklarinin, yaklasik yuzde sekseni bulunmaktadir. Teknolojide kullanimi her gecen gun artan bu maden’in kilosu 700 USD bulmustur.Bunun disinda , bolge Cobalt acisindan cok zengindir.Dunya elmas rezervlerinin de ucde birine sahip oldugu dusunuluyor.
Kongo-Kinshasa, ozellikle kobalt’a teknolojisi ve teknolijik mamul uretimi icin gereksinim duyan Cin ile , ulkede yol, hastahane,okul yapimlari ve madenlerin isletilmesinde belli imtiyazlar taniyan, 9 milyar dolarlik bir ortaklik anlasmasi yapmistir. Buna gore, Cin, zengin Kivu bolgesinin koltan ve bakir madenlerinin isletmesini almistir.Bunun karsiliginda, 6 milyarlik, iki hidroelektrik baraj, yol ,hastahane,okul,guney afrikaya ve atlantik limani Matadi’ye uzanan demiryolu yapimini ustlenecektir.

Bu, USA ve UK’de huzursuzluk yaratmistir.USA’nin gudumunde olan Ruanda hukumeti, istihbarat elemani General Nkunda eli ile Kivu bolgesinde,askeri baskaldiri ile dengeyi kendi lehine cevirmeye calismaktadir.
Bu cekismenin sonucu, haberlerimize yansiyan, binlerce olu,evinden uzaklastirilmis binlerce gocmen, cocuk askerler, irzina gecilmis binlerce kadin ve kiz cocugu.
Bunun suclulari sadece siyah efendiler degil, beyaz efendilerdirde.Eger beyazlar isterse, bu dramlarin onune gecilir.Batili basinin ve devlet idarecilerinin buyuk bir kismi, bu kirli savaslari kendi halkindan dahi gizlemektedir.Bu haberlerin yerine, spor yada sosyete haberleri bombalanmaktadir.
Prime time’da bu konulari bilen uzman gorusleri yada haberler, tabudur.Bu duzenin ekmegini yiyenlerin isine hic gelmemektedir.
Devletler kendi kamuoyunun vijdanini rahatlatmak ve goz boyamak adina insani yardimlar duzunlemekte , ancak bunlar hicbir zaman ulkede asil sorunun halledilmesini saglamamaktadir.Bu ulkelerin diktatorleri, kisisel cikar iliskisi kurdugu ,hizmetindeki batili/dogulu siyasi-ekonomik guclerin desteginde, kolaylikla kendi halkina baski ve olum politikalari uygulayabilmektedir.
Cozum sadece, siyahi diktatorlerin baskiya alinmasi degil, bunlara destek olan batili egemen guclerin ortaya cikarilmasi ve desteklerini cekmesi adina baski altina alinmasidir.Cunku, o ulkenin insanlarini kitap ve kalemle bilinclendirme savasi , anti-demokratik silahlarla aninda bastirilacaktir.Bu acmazda, ulke icinden baslatilacak karsi koyma mucadelesinin basari sansi cok dusuktur. Bu bolgedeki ulkelerin okur-yazar olmama oranlari, erkeklerde yuzde 30 , kadinlarda yuzde 50ler civarindadir.12-17 yas arasi okulluluk orani sadece yuzde 40, ortalama yasam suresi 40 yas civaridir.Cocuk olumleri ise yuzde 10’u bulmaktadir.
Kongo’da cocuklarin neredeyse yarisi okula gitmemektedir, 12 bebekten biri 1 yasina gelmeden olmektedir.Madenlerde , madenlerde cogunlukla cocuklar calistirilmaktadir
Senede yayinlanan kitaplar, bu ulkelerde iki elin parmaklarini gecmemekte.
Afrika’da zengin madenlere yada petrol yataklarina sahip olmak, sansli olmaktan cok sanssizlik sayilmalidir. Madenler, ulkenin yoksullugunu yenmesi ,gelismesi icin dogal bir nimet sayilmasi gerekirken, ulkelere sans yerine bitmez tukenmez savaslar getirmistir.

Yaklasik dort yuzyil once, Avrupali beyaz tuccarlar kitanin guney bilinmezliklerini kesfedip ,zenginliklerini farketmesiyle ,kitanin siyah insanlarinin drami da baslamis oldu.Avrupalilar, kolayca bu topraklari aralarinda ulesip, koloniler yaratmaya basladilar.Afrika insanini, insan sinifina dahi sokmadan hayvan muamelesini uygun gorduler.Verimli topraklarinda , kole edilip, kahve tarlalarinda ve her turlu hizmetlerde bedava calistirildilar.

Bir cok afrikalinin olumune elde edilen kahveler, avrupa sehirlerindeki kafelerde modernlik ve altruizm uzerine yapilan derin tartismalarinda, salon entellektuellerince icildiler.
Avrupali devletler ve firmalar daha da zenginlesti.Bunun icin milyonlarca kara derilinin katledilmesi gerekse bile. Bu afrikali yerliler, dunyanin yeni kesfedilen kolonilerine esir olarak tasindilar, esir olarak satildilar, esir olarak olduler.
Bugun bati, bu insanlara karsi sorumludur. Yuzyillarin somurusunu,geri odemek zorunluluklari vardir.Tazminatini odemek,moral ve medeni zorunluluktur.Bir gun gelecek, Afrikalilarin torunlari somurunun ve katliamlarin hesabini soracaktir.Bunu bilen Bati, o gunun gelmesini elinden geldigince geciktirmeye calimktadir.En azindan maden ve petrol zenginlikleri tamamen somuruldukten ve bir kenara atilincaya kadar.

Zaire, Belcika Imparatorunun Afrika’daki kolonisi olmustur.Bolgenin zenginligi, Leopoldo 2 ‘yi 1884 senesinde bu topraklara getirmistir. Leopoldo 2 icin,Zaire sadece bir kolonidir.Bu topraklardaki altín, agac ve kahve’yi alip goturmek uzere gelinmistir. Birde ekzotik urunleri tuketmek isteyen oligarsisinin, tuketim kaprislerini tatmin icin. Maceraperest aristokratlari, Zaire’ye afrikali insan ve hayvanlari oldurme safarileri icinde gitmistir.

Zaire 1960’da bagimsizligina kavusdugunda, nufusu 16milyondur ve tum ulkede 20 universite mezunu vardir. Bagimsizligini ilan ettikten sonraki bes yil boyunca, ulke kaos icinde bocalamistir.Ve sonunda, Belcika ve USAnin destekledigi,Mobutu Sese Seko, askeri darbe ile idareyi ele almistir. Mobutu Sese Seko, ulkenin zenginliginden 1997 senesine kadar,Laurent Kabila tarafindan ulkeden kovuluncaya kadar, cikar saglamis, zenginlesmistir.

Bu 32 yil boyunca, statusunu korumak icin her turlu onlemi almis, buyuk zenginlikler elde etmistir. Mobutu’nun kovulmasindan sonra , cikarlari sekteye ugrayanlarin giristigi yedi yili bulan ic savas, son zamanlarin en buyuk insanlik drami olmustur.Bu cikar savasina komsu ulkelerden olmak uzere yedi ulke karismistir.Bu cikar savasinin olum bilancosu, ikinci dunya savasindan sonra gorulen en buyuk rakam olan 4 milyonu bulmustur. Laurent Kabila’nin, Ruanda baglantili suikast ile oldurulmesinden sonra, yapilan ilk demokratik secimleri, Laurent Kabila’nin oglu, su anki baskan Joseph Kabila kazanmistir.

Joseph Kabila, tarihi gerceklerden hareketle, ukenin yonunu USA disinda aramis ve Cin ile cok zengin Kivu bolgesinin madenlerini cikarilmasini, okul ve yollar yapilmasi karsiliginda Cin hukumetine vermistir.
Bunun karsiliginda, USA destekli Ruanda Tutsi yonetimi, General N’kunda’ya bolgede harekete gecirmis, bu yolla Kabila’ya baski uygulamak stratejisini uygulamistir.
General N’Kunda , BM’nin 2003 senesinden itibaren, Kongo-kinshasa’da saglamaya calistigi barisi bozmakla tehdid etmekdedir.N’Kunda, egitimli ve silahlandirilmis askeri gucu ile, Kongo ve BM askerlerine ragmen, bolgenin onemli sehiri Goma’ya 10km kadar ilerlemistir.Isyanci general N’Kunda , Kongo baskani Kabila’yi masaya oturmaya zorlamaktadir.Cin ile yapilan anlasmalarin iptalini, Kabila’dan istemektedir.
Garip olan, Ispanya’daki televizyonlarda , isyanci bir generalle roportaj yapilmasinin tum zorluguna ragmen, bu gerceklestirilmis, bati kamuoyuna N’Kunda’nin savunmasi , iletilirken, secilmis baskan olan Kongo baskani ile, baskentte gorusme yapilma kolayligina ragmen,roportaj yapimamis yada gosterilmek istenmemistir.Bu manidardir.
Sadece bu haberlerle yetinme durumunda isek, general N’Kunda’nin yorumlarina hak verip, carpitilmis aciklamalari ile kendisini mazlum taraf zannedebiliriz.Isin aslini sesi bastirilmaya calisilan basindan ogrenme duyarliligimiz varsa, o baska.
Sonucda, madenlerde calistirilan cocuklarin dramlarini, N’kunda nin askerlerince topluca irzina gecilen cocuklarin ve kadinlarin dramlarini , cikar savasinda bogazlanan masum insanlarin olumlerini, hic ogrenmeden, noel yada yilbasi icin ne hediye alacagimizi nerede tatilimizi gecirecegimiz duyarsizligina itiliyoruz.
Kara afrikanin hemen hemen tum bolgelerinde ayni resim mevcut.Hangi ulkeye el atsaniz ,ayni senaryo, ayni resimle karsilasiyorsunuz.
Cin , gunde 2,6 milyon barril ham petrol ithal etmekde, bunun ucte birini afrikadan getirmekte.Angola, Sudan, Congo(Brazzaville).Birileri Cin’i gelecekteki rakibi gordugunden, onunu tikamaya calismakta.Bu mucadelenin faturasi da kara derili afrikalilara cikarilmakta.
Bizi yonetenlerin umursamazligi yada isbirligi sonucunda olen , yeni yili goremeyecek cocuklarin, vijdani rahatsizligini icimizde hissetmeden, insanlik icin dua ediyor yada bize yonetenlere guven oyu veriyoruz.
Maalesef bunlar, tuketmeye alistirilmis, sorgulamayan, apolitiklestirilmeye calistirilan kitlelerin yasam bicimidir.Hepimiz degisik afyonlarla uyusturulmus vaziyetteyiz.
Yapilmasi gereken, bilinclenmek ve organize olmaktir. Resimlerdeki huzunu anlamaya calismakla baslamak zorundayiz.Bunlari goren , sivil toplum orgutlerini yada siyasi partileri dinlemek ve desteklemekle baslayabiliriz.
Bu hicde kolay olmayacak, ancak Cin atasozunun soyledigi gibi, tum uzun yolculuklar, basit bir adim ile baslamaktadir.
Yada Seyh Sadi’nin soyledigi gibi:
“Kus bakisi bakmak guzeldir, velhasil kus gibi bakmamak sarti ile”.
Selamlar,
Ergun Citlak

domingo, 14 de diciembre de 2008

Uluslararasi Insan Haklari Beyannamesi.60 yildonumu

Herkesin Kurban Bayramini kutlar,sevdikleri ile huzur icinde gecirmelerini dilerim. Uluslararasi Insan Haklari Beyannamesinin kabulunun 60inci yildonumunu yasiyoruz (10Aralik 1948). Genelde onemli tarihi vakalarda kutlama sozunu cumlenin sonuna ekleme aliskanligimiz vardir.Insan haklari Beyannamesinin 60inci yilini kutluyoruz gibi yanilgiya dusmemek gerekir. Cunku ortada kutlanacak bir durum yok.
Insanoglunun son 60 yillik karnesi pek iç acici degil. Su an , bilgyasarlarinizin karsisinda bu yazdiklarimi okurken, dunyada 0-5 yas arasi bir bebek , gida yetersizliginden olmekte. Evet maalesef her gecen saat icerisinde bir bebek olmekte. Her gecen 20 dakika ,dunyada 80 cocuk temiz icme suyunun eksikliginden yada hijyen eksikliginden olmekte. Her gun yaklasik 9500 kisi , kirli sularin sebep oldugu kolera ve benzeri gibi hastaliklardan olmekte. 2007 senesinde dunyada 963.000.000 insan aclikla karsi karsiya kaldi. Dunyanin gelismis ulkelerindeki yoneticilerin karneleri sifirla dolarken, aclikla karsikarsiya kalan insanoglunun sayilarinida sifirlar eklenmekte.
Istatistikler cok carpici, her sene sonunda yilbasi kutlamalari yapilirken, sadece Asya ve Afrika’da icme sularinin sebep oldugu olumlerin sayisi 3,500,000 civarinda olmaktadir. Dunyada 1.000.000.000 dan fazla insanoglu icilebilir su’dan yoksun. Afrika’da bir cok insan , bir metreyi bulan kazilmis cukurlardaki bulanik, camursu sulari icmekde.Yada kilometrelerce , basinda 30kiloyu bulan testileri tasiyarak hayatini idame ettirmektedir.
Icilebilir su kaynaklarinin kitliginin yaninda, Homo Sapiens’in sayisi her gecen gun artmakda.Su an 6.200.000.000 kisiyiz , 2050 yilinda 9.000.000.000 olacagimiz tahmin edilmekte. Artan nufusa paralel olarak olumlerde de artma yasanacagi ortada. Icme suyu sorunu sadece az gelismis ulkeleri etkilememekte. Bir cok sanayilismis ulkede, endustriyel uretim icme sularinin kirliligine sebep olmakta.Ornegin USA ,icme sularindaki kirliligin onlenmesi icin her sene 1,5 milyar dólar yatirimyapmak zorunda. Icme suyu, dunya toplam sularinin sadece yuzde 2,5 dur.Bu icme suyunun yuzde 70 tarimda kullanilmaktadir. Icme sularindaki kitligin, dunya tarimini , bunun sonucunda ortaya cikacak susuzluk ve aclik olumlerini nasil etkileyecegini gormemiz icin cok dusunmeye gerek yok. www.princeton.edu/~ina/infographics/water.html
Buna icme suyu kaynaklarina sahip olabilmek icin yapilacak savaslarin sonuclarinida eklemek gerekir.Su savaslari , onumuzdeki 20 yilin gercekleri arasindadir. Daha once bu gruba gonderdigim mesajda da belirttigim gibi , Yakindogu’da su kaynakli sorunlar yasanacakdir.Firat-Dicle, Urdun ve Nil nehirlerinin paylasimi onumuzdeki yillarda bu sorunu iyice su yuzeyine cikaracaktir. 7000 yildir bolge insaninca kullanilan Firat ve Dicle sulari, Turkiye-Suriye-Irak Federe Cumhuriyeti arasinda , Urdun nehri ; Suriye,Lubnan,Urdun, Israil, Cisjordania ve Gaza Filistin yonetimleri arasinda, Nil nehri ise Misir,Sudan ve Etiopía arasinda bas agrisi olacaktir.Cunku bu sular sadece susuzlugu degil , aç’ligida, tarim araciligi ile gidermektedir.
Icme sularindaki durum bu sekilde iken, hava kirliliginin yol actigi senelik olumlerin bilancosu ise 3.000.000 kisidir.Senede 3 milyon kisi , kendi kirlettigimiz havayi solumakdan dolayi olmektedir. Isin ucu olum-kalim meselesine gelip dayanmaktadir. Homo Sapien , baslangicda olum kalim savasini dogaya karsi yapmakta iken, bugun savasi kendi turune karsi yapmaktadir. Doganin dengesi insan eli ile bozulmaktadir. Sanayilisme,teknoloji, bilim, bazi homo sapiens turlerine, rahat yasam saglamakla birlikte, bu rahatligin bir bedeli de olmaktadir. Icme sularinin, atmosferin,denizlerin kirliligi, orman alanlarinin talani, kimaysal ve fosil enerji kaynaklarinin yarattigi kuresel isinma, zenginligin ,rahat yasaminin devamliligi adina, somuruye dayanan emperyalist savaslarin getirdigi olum ve yoksulluklar..Butun bunlar insanoglunun kendi eli ile yarattigi , kendi turunun olumune yol acacak yada bunu hizlandiracak sorumsuz davranislaridir. Insanoglu , kimyasinda yedi gunahsal karakteri tasimaktadir. Insanoglunun bu gnahlarina karsi yapmasi gereken savasmaktir. En buyuk savasi cahillige karsi olmalidir.Daha sonra acliga, yoksulluga, hastaliga, kirlilige ,haksizliga,iskenceye,insan eli ile yapilan olumlere karsi topyekun olarak savasmalidir. Bu savasin oncusu BM semsiyesi altinda, BM’nin daha demokratik bir yonetim ve idareye kavusturulmasi ile olmalidir.IMF ve Dunya bankasi, USA basta olmak uzere egemen guclerin ekonomik uzantisi olan kuruluslaridir.Koklu bir reforma ihtiyaclari vardir.Bagimsiz ve seffaf idaresi saglanmalidir.
Insan haklari beyannamesinin 60inci yilinda, insanoglunun en temel haklarindan olan yasamak hakki, beyaz yakali Homus Políticos ve Homus Economicus araciligi ile , dunyanin bir cok yerinde elinden alinmaktadir. Bugun yasanan bir cok insanlik ayibinin listesini yazmak istesem buraya 3-4 sayfa icine sigmaz. Irak, Afganistán,Gaza, Sudan(Darfur), Bosna, Ruanda, Sierra Leona, Zimbauwe, Kongo Demokratik Cumhuriyeti, Abu Garip, Guantánamo vs vs akla ilk gelen Homus Politicus’un ayiplaridir. Afrika’da yasanan etnik farkliliga dayanan katliamlarin arkasindaki itici guc hep zengin dunyanin Homus economicus ve homus politicus’un elele giden cikarlari olmustur. Homus Economicus ve Homus Politicus’un en son kesfi ise açlik ticaretidir. USA basta olmak uzere bir cok uluslarasi tekeller, aç’ligi bir kazanc yolu olarak gormektedir.Bunda USA idaresinin siyasi, askeri destegini almislardir.Oyleki bunun ticaretini yapan , onde gelen bir firmanin yonetecisi, kuvvetli muhalefet yapan bir Royal Academy bilim adamini, Bill Clinton araciligi ile Blair’e sikayet edebilmekte, ve Blair’in telefonu ile bir saat icerisinde kapi disina konabilmektedir. Yesil devrim olarak adlandirilan, yeni emperyalist tontem “Agribusiness”dir. Bu ise yatirim yapan ilkle Rockefeller kardesler olmustur.Gizli bir sekilde dunya uzerinde sinsi planlar uygulanmaktadir.maalesef, Turkiye bu konuda’da fazla uyanik degildir.Basinda bu konu ile ilgili haberler cok az yer almakta. Ira’in isgaline muteakip, USA nin bastirdigi ana konulardan biride tarimda elde edilecek imtiyazlar olmustur. Konu , GMO projesidir(Genetically modified Organism). Transgenic urunlerdir.Yapilan, organizmalarin genetik muhendisligi araciligi ile degistirilmesidir.Dioxin gibi urunlerle hayvancilik sahasinda uygulamalari oldugu gibi, asil uygulamasi tarim urunleri uzerindedir.Misir ,Soya basta olmak uzere bugday gibi urunler uzerinde uygulamlar yaklasik son 20 yildir uygulamadadir.AB’de transgenic urunlerin girisi bazi ulkelerde yasaklanmistir. Turkiye’de tarim bakanliginin yetersiz yorum ve uygulamalri olmakla birlikte, ulke tarimi ve ziraatcileri korunmasiz durumdadir. Belki hatirlayanlar olabilir, basina yansimisti: Bir Israille Turkiye’ye bir torba tohum sokarken yakalanmisti. Konu ,GMO ticareti ile ilgilidir.Cunku bu tur genetik olarak oynanmis tohumlar, dayanakli turler olup, komsu tarlalara salgin gibi yayilabilmekte.Ancak, bu tohumlarin kullanilmasi , bahsettigim USA firmasina patent hakki odenmesini zorunlu kiliyor.Bu firmalar,10000 yili askin mezepotamya’da kullanilan bugdayin, genetik oynamalar sonucu patent hakkini almis durumdadir.Bu konuda cok ayrintili bir yazi gonderebilirim.Ancak, bu konuda tum arkadaslardan duyarli ve dikkatli olmasini diliyorum.Zira,bu urunlerin kanserojen etkilerinin olmasi muhtemel.Bu konuda onemli calismalar yapmis , yan etkileri konusunda sonuclar elde edmis Dr.Arpad Puzstai, Clinton/Blair’in telefonu ile gorevinden alinmistir.Bu konuda basinda gizlilik devam etmekdedir.



Gecenlerde Denizhaber’e bir yorum ekledim.Bu konuda Turkiye’de basinda hic bir haber yada yorum yapilmadi.CIA, buyuk cogunlugu Afganistan’da olmak uzere, Habeas Corpus kriterine aykiri, yasa disi yollardan tutukladigi, iskence ettigi savas esirlerini yine yasa disi yollardan Guantanamo’ya kiraladigi ucaklarla tasimistir.Bu ucuslarin buyuk cogunlugu Turkiye uzerinden yapilmistir.O donemdeki Turkiye yoneticileri (Buyuk bir ihtimalle bilerek) bu insanlik sucuna alet olmuslardir. Turkiye bu ucuslara goz yumarak bazi kazanclar elde etmis olabilir, o yuzden bu konu devlet sirri olarak addedilebilir. Ancak, Turkiye devleti , sayginligini korumak ,ileride suc ortagi olarak anilmamak icin bu tur insanhaklarini cigneyen anlasmalara bulasmamak zorundadir. Bu yuzden, o donemin siyasi sorumlulari , bilerek buna alet olmuslar ise hesap vermeleri gerekmektedir.Konu partiler ustu bir olaydir, kimin yada hangi partinin bu karari aldigi onemli degildir.Konu etik degerler icrerisinde gorulmelidir. Bu konuda gonderdigim yorumu asagiya ekliyorum.
CIA gizli ucuslari Guantanamo, ABD'nin Kuba'daki askeri bir ussunun adidir.Guantanamo'yu askeri bir us olmaktan cok,devletler hukukuna aykiri uygulamalarin cereyan ettigi, askeri bir cezaevi/sorusturma yeri olarak tanidik.ABD,CIA/Pentagon eli ile Cenevre konvensiyonuna aykiri olarak, Afganistan savas suclularini hukuk disi yontemlerle sorgulayip,hukuk disi yontemlerle Guantanamo'ya sevketmis,ve orada iskenceye tabii tutmustur. CIA kiraladigi sivil ucaklarla supheli gordugu 200'e yakin savas esirini,gizli bir sekilde bu usse sevketmistir. Bu sevkiyatin buyuk bir bolumu Turkiye uzerinden yapilmistir(Incirlik).
C-141 RCH709 (5/2002 ) Guantanamo-Turkiye
C-17 RCH319 (10/2002) Turkiye-Guantanamo
C-17 RCH950 (4/2005) Turkiye-Guantanamo
C-17 RCH924 (7/2005) Guantanamo-Turkiye
C-17 RCH923 (8/2005) Turkiye-Guantanamo
KC-10 RCH919 (2/2006) Turkiye-Guantanamo
KC-10 RCH353 (11/2005)Guantanamo-Turkiye
C-141 RCH7502 (1/2002) Turkiye-Guantanamo
C-17 RCH233Y (8/2002) Turkiye-Guantanamo
Liste de en az 11 sefer daha var.Bunun disinda sadece Havasahasini kullanan ucaklarida eklemek gerekli.
Liste, Ispanyol disisleri bakanliginin cok gizli siniflamasi altinda, Ispanyol gizli haberalma teskilati, CNI tarafindan hazirlanmistir. Merak ettigim, bu donemlerde hukumetde gorev alan, basta basbakan ve savunma bakanlarinin bu CIA ucuslarina izin verilirken,konudan haberdar olup olmadiklaridir. Zira, bu CIA ucuslari ile Cenevre konvensiyonlarina aykiri olarak suc islenmisdir.Bunu bilerek bu ucuslara izin verilmesi yada goz yumulmamsi suca ortak olma durumunu ortaya cikarmaktadir. Umarim,yakinda bu konuda, basinda yada yargida, bir gelisme olur. Bu gizli liste ,dun Ispanya basinina sizdirildi. Yargi'nin,basinda cikan evraklara dayanarak, donemin basbakani ile savunma bakanina karsi sorusturma baslatmasi beklenmekte.

PS: Firsattan istifade, Obama konusunda sunu soylemek istiyorum.Hemen hemen tum basinda Obama'nin secilmesi ile dunyadaki sorunlarin buyuk cogunlugu cozulecekmis gibi bir hava estiriliyor.Secim sonucunda bir cok ulkede insanlar, sokaklara dokuldu, televizyonlarda gulen yuzler, iyimser yorumcular. Boyle bir havanin estirilmesi dogruyu yansitmiyor.Bana gore Obama, kotununun iyisidir.Obama ile ilgili olarak dunya sahnesinde iyimser havalar estirilmesi bir dereceye kadar dogru sayilabilir.Temel polituiklerde bir degisiklik yasanmayacaktir.Sadece uslupde bir degisiklik beklenilmelidir.
Obama, Bush'dan farkli olarak USA cikarlarinin elde edilmesinde dunya kamu oyununu yanina almaya calisacakdir.Avrupa ile daha yakin temaslarda bulunacak ve isbirligini gozetecekdir.Tum farklilik modus operandi olacakdir.
Sonucda, Pax America ideali her ikisi icinde gecerlidir.Sadece , Cumhuriyetci sahinlerden, Demokratci sahinlere bir gecis yasanacakdir.
Kaldiki Disisleri H.Clinton'a temsil edilmistir.Pentagon, Robert Gates'in elinde kalmaya devam edecektir.

Bu iyi yorumlari sunanlar, hem Barrack Obama'nin hemde H.Clinton'un on secim demeclerinden bihaberdir.Her ikiside, pro-israil diplomasi izleyecegini, gerekirse Iran'i bombalayacagini ifade ettiler. Tek farklilik Iran'la masaya oturulabilecegi ihtimalidir.Bu ihtimalde her pahasina Iran'in uranyumun zenginlestirilmesi teknolijisinin,nukleer enerji projesinden vazgecmesine tabii tutulmustur.Baska bir secenek yoktur.
Bu arada, Richard Holbrook gibi karanliklar prensi, demokratlara teorisyenlik yapacakdir.
Afganistan konusunda ise, cumhuriyetci cizgiden bir sapma olmayacakdir.Yani daha cok askerin sevkedilmesi.

Obama'nin dunya siyasetini anlamak icin Zbigniew Brzezinski'nin kitaplarini raflardan indirmek ve bir goz atmakda fayda var.

Zé Peixe



Iyi aksamlar,Uzun zamandir sizlerle paylasmak istedigim ama bir turlu firsatini bulamadigim inanilmasi zor bir olayi aktarmak istiyorum.Bu olaganustu olayin kahramani Brezilyali bir kilavuz kaptan:Zé Peixe ( balik Jose) lakapli José Martins Ribeiro Nunes.Bu cok saygi deger kilavuz kaptanin hayatini Alman “Stern” dergisinden alinti yapanBrezilyali dergi “Embarque do Practico”makalesinin (mart/asirán 1999)tercumesini asagida sunuyorum.

Bu konu Los Angeles da ispanyolca yayin yapan www.elaviso.com web de 2/23/2002Edición.8 da yayinlanmistir.ESSIZ KILAVUZ KAPTAN:JOSE MARTINS RUBEIROSergipe Brezilyanin 27 federal eyaletinden yada bolgesinden biridir.Bolge Brezilyanin kuzeydogusunda bulunmaktadir.Bolge merkezi 300.000 nufuslu Aracaju sehri, onemli gemi tarafigi olan,gemi giris ve cikislarinin oyle kolay olmadigi atlantik okyanusuna bir kanalla acilan bir limana sahiptir.Kilavuz hizmetleri bir kooperatif altinda bir araya gelmis uc kilavuz kaptan tarafindan buyuk bir ozveri ile verilmektedir.Oyleki pilot boat lari bile bulunmamakta, cogu kez balikci motorlarini kiralayarak gemilere ulasmaktadirlar.Fakat bu kilavuz kaptanlardan biri cok ozel bir kisiligi olan Jose Martins Ribeiro Nunes ,herkesce taninan lakabi ile “ Balik Adam”dir.Elli yili askin mesleki hayati romanlardancikmiscasina ozeldir.Cok uzun yillar calisiyor olmasina ragmen nispeten fakirlikten kurtulamamis bununla birlikte iki kez olmak uzere ciddi tehdid altindaki gemileri kurtarmasindan dolayi ustun basari ile taltif edilmis olmasindan gurur duyarak hayatina devam etmektedir.“STERN” dergisine gore,”Jose Martins buyuk bir yuk gemisi ile VHF araciligiyla Atalai Dumpei plajinin 12 km acigindaki bir samandra da kilavuz servisi icin bulusmayeri bildirmektedir.Jose Martins bu samandraya yuzerek ulasmakta ve gemiyi beklemektedir.Bazen geminin ETA sindaki gecikmelerden dolayi tum geceyi bu samandrada beklemek zorunda kadigi olmustur.”Balik Jose” gemiye yari ciplak cikmaktave taninmis brezilyali VEJA dergisine gore ,buyuk bir sevkle yanasincaya kadar gemi kaptanlarina yardim etmektedir.”Gemilerin Aracaju limanindan ayrilisinda “Balik Adam” gemilere kanal boyunca ve sonrasi acik denize kadar eslik etmekte ve tum gemi personelinin saskin bakislari altinda 15metre yuksekliginde sancak kirlangicdan denize bir ucan balik zerafetinde Acapulco stili ile denize pike yapmaktadir.




”Balik adam” karaya dogru durmaksizin yuzmekte ,akintinin kuvvetine ve yonune gore herhangi bir plajda karaya cikmaktadir.Yaninda ,eger cok uzaga suruklendi ise donus yolu vasitasinin ucretine odemek uzere beline bagladigi bir torbada bozuk para tasimaktadir“Balik Adam” kilometrede 2000kulac ile deniz analarinin gozlerine degmesini onleyecek sekilde basi dirarida yuzmektedir. Kopekbaliklarindan korkmamaktadiroyleki cevresinde gorunmeye basladiginda olu taklidi yaptigini ve kopekbaliklarinin uzaklastigini anlatmakta ,tek korkdugu canlinin Cacao adi verilen kopekbaligi turu oldugunu cunku bu yaratigin gorus kapasitesinin hemen hemen sifir oldugu ve onune cikan herseyi araba lastigi,plastik etc isirdigini anlatmaktadir.“Balik Adam” 58 kilodur ve derisi deniz suyunun etkisi ile fil derisi gibi kalinlasmistir.





150yillik basit bir evde yasamaktadir ve hic bir zaman ayakkabi kullanmamaktadir.Tek giydigi gun pazar ayinin yapildigi gun olup eski bisikletini ciplak ayaklari ile pedallayip ulastigi kilise merdivenlerinde ayakkabisini giymektedir.“Balik Adam” bir halk kahramani olmus ve isimi bir cok yatlara verilmis defalarca televisión ve dergilerde roportaj yapilmistir.“Zé Peixe” (balik Jose) ilk madalyasini 1963 senesinde yanmakta olan bir tankeri liman dan acik denize cikarip (18km)orada terk ettikten sonra yaklasik bes saatte yuzerek sahile ulasdiginda almistir.

Hikayeyi burada kesiyorum,elaviso.com ‘da daha ayrntili olarak hayat hikayesi verilmekte(ispanyolca).Ilk okudugumda bende derin bir saygi,hayranlik uyandiran bu kisinin varligini sizlerlePaylasmak istedim.21.yy bu tur insanlarin bulundugunu gormek ve onun hayat gorusunden hepimizin degisik dersler cikarmasi dilegiyle, hepinize iyi gunler diliyorum.

Ergun CITLAK

Northwest Passage


Yuksek Kuzey enlemlerinde seyredenler, Erebo ile Hemera arasindaki egemenlik mucadelesine tanik olmuslardir.Bu ust uste, alt alta bilek guresinde zaman zaman Erebo, zaman zamanda Hemera hakimiyetini surdure gelmektedir. Ama bu kiran kirana mucadelenin kesin bir galibi yok, mutlak bir esitlik ve denge mevcut.

Yuzyillar boyunca insanoglugunun yarattigi kult’de, guclerin esitligi soz konusu olmustur.Insanogluna zarari dokunmayan,korku vermeyen dogal olaylarlar, iyi gucler ile ozdeslestirilirken, zarar veren,korkutan tum olaylar kotu gucler ile ozdeslestirilmistir.
Iyi ve kotu’nun felsefesi yapilmistir.Iyi ve kotu cisimlendirilmis, herbirine hayal gucunun elverdigi oranlarda ve esoterik amalgam ile vucutlar yaratilmis, olagan ustu gucler addedilmistir. Bu felsefe’de iyi ve kotu, kotunun butun zorlamasina karsin hep denge icerisinde kalmistir.

Karanlik ve Aydinlik’da boyle bir denge ile aciklanmistir. Karanlik ve Aydinligin birbiri ile savastigi kabul edilmistir.Karanlik, Erebo olmustur.Aydinliksa Hemera.
Dunyadaki her kosedeki karanlik Erebo’nun varligi ile aciklanirken, karanligin aydinlikla yutulmasi Hemera’nin isidir.
Bu ayni zamanda gece ve gunduzun de savasidir.
Gece, Erebo olmustur.Gunduz ise Hemera.

Her yerde devam eden denge, yuksek kutup enlemlerinde daha siddetli surmektedir.
Insanoglu bir zamanlar, gunduzun kaynagi olarak gunesi degil , gokyuzunu gormustur.Gokyuzundeki isik kaynaginin sahibi , guzel Eter’dir. Eter, Hemera’nin buyrugundadir.Karanliklar tanrisi Erebo’nun prensi ise Nix’dir.Nix, Erebo’dan aldigi siyahi her yere bulastiran atak bir gencdir.

Yuksek enlemlerde, kis aylari boyunca Erebo’nun hakimiyeti alti aya kadar dahi surmektedir.Nix, aldigi tum siyah boya ile, gokyuzunu boyamistir.Eter ile yeryuzu arasina siyahi sokmustur.

Boyle siyah bir gokyuzunde gorulen yildizlar, Nix’in iyi kapatamadigi gozeneklerden suzulen Eter’in isiklaridir.

Yuksek enlemlerde seyreden gemilerin zabitleri, alti ayi bulabilen Erebo hakimiyetinde, zaman zaman kirlangicdan Eter’in yansiyan guzelliklerine bakarak vardiyalarini bitirmektedir.

Bu denizlarde seyredeken, gemilerinden gokyuzune bakan denizcilerin arasinda, Frobisher,Balfin, Hudson, Franklin, Simpson, Rae, Parry, Amundsen,Sverdrup ve Stefanson’da vardir.Bu kisilerin ortak yanlari, hepsininde Arktik’in bilinmez karanliklarinda, Hemera’nin saflarinda gemilerle isik tasimasidir.Hepside karanligi aydinlatmak icin bilinmez sularda seyir etmislerdir.Hepside,Erebo’nun sularinda Eter’i aramistir.

Bu kisilerin Arktik sulara yaptigi seferlerin herbirinin roman tadinda olduguna eminim.
Alti sene once okudugum, Ernest Shackleton’un “Atrapado en Hielo”(Trapped in the Ice) ida boyle romanvari , gercek bir yasam hikayesidir.Shackleton’un Antartika’ya, “Endurence” gemisi ile yaptigi, sefere katilan Frank Hurley’in fotograflari ile dokumanlastirilan, akil almaz inat ve dayaniklilik seruvenidir.
Okumanizi tavsiye ederim.

Amundsen’in hayatinida az cok duymusuz yada okumusuzdur.Amundsen’den bahsetmeyecegim.Sizlere kisaca bahsedecegim kisi, Sir John Franklin’dir.

Gectigimiz gunlerde bir haber uzerine tesadufen izini yakaladigim Sir John Franklin’in 1845 yilinda duzenledigi Arktik seferide, Hollywood’a film olacak kadar ilgi cekici ozelliklere sahip.
Sir John Franklin’in , Arktik bolgesi seferleri 1818 yilinda baslamaktadir.Kraliyet donanmasinda, seyir subayi olarak 1819 ve 1823 yillarinda olmak uzere, iki basarisiz sefere katilmistir.O zamanlarda Kraliyet donanmasinin ve akademilerinin ilgi alani Kanada ile Kuzuy Kutbu arasindaki Arktik sulardir. Kralligin stratejik hedefi, Atlantik okyonusu ile Pasifik okyonusunu birlestiren deniz yolunu kesfetmek ve Çin’e yakinlasmaktir.
Sir John Franklin, katildigi tum basarisiz seferlere karsilik, cagdasi Sir William Edward Parry, yeni kesifleri ve ilkleri gerceklestiren hikayeleri ile Birlesik Kralligin tum ilgisini kazanmistir. John Franklin onun basarilarini dinlemek zorunda kalmistir.

John Franklin, 1819 ve 1823 yillarinda Hudson korfezinden kutup noktasina kadar olan bolgenin haritalarini cikarmak icin duzenledigi iki seferden yenilge ile donmustur.En son seferde, aclikdan ve soguktan on gemicisini kaybetmis kendiside olumden donmustur.
Oysa, Sir Parry, basarili 5 Arktik seferine katilmis, bunlarin son dordunede komuta etmisdir.Sir Parry, 1818 yilinda Baffin korfezinden Ellesmere adalarina , 1819 yilinda Lancester Sound uzerinden Melville adalarina ulasarak 110W yi gecen ilk gemi olma unvanini, 1821 yilinda ise Foxe Basin’den Fury ve Hecla bogazina ulasarak kendi adi ile anilan Parry Strait’i kesfetmis,1824-1825 yilinda Prince Regent Inlet’e, HMS Fury ile ulasarak hep ilklere imza atmisdir.Parry , 110W gemi ile gecen ilk kisi olarak, 5000 pound ile odullendirilmistir.
Bu yillardan sonra ise basarili bir kasif olarak, onemli gorevlere getirilmistir.
Herhangi bir yerde okumadim ama, Sir John Franklin’in , o yillarda kiskanclik krizleri gecirdigine eminim. 1800’lu yillari dusunun, Birlesik kralligin altín caglari, o zamanin super gucu.Denizlerin hakimi olan krallik, bu sayede dunyada bir cok yeni yer kesfediyor, kesfedilen yerleri kolonilestiryor, zenginliklerini ulkesine aktariyor.Boyle bir ortamda, bilimde, teknolojide diger devletlere gore cok gelismis durumda.Londra’da
zenginlik pesinde kosan macaraperestler oldugu gibi, un pesinde olan mecaraperestlerde mevcut. Moda, yeni yerleri kesfedebilmek, ilklere imza atmak.
Sir unvani alarak, tarihe gecme onuruna erisebilmek.Bunun pesindeki tum macarecilar, Kraliyet Donanmasina yazilmakta, bilinmeyeni kesfetme amacini tasimaktadir.Sir John Franklin’de maceraci, ihtirasli kisiligi ile donanmaya katilmistir. O zamanlarda cok iyi bilinmeyen Arktik sular , amacina cok uygundur. Tek rakibi, Kraliyet donanmasinin diger gemileridir.Maalesef Sir.John Franklin, ayni yillarda baslamis olmalarina ragmen, Sir William Parry’nin kesifleri karsisinda buyuk darbe yemisdir.William Parry’nin kesifler karsisinda aldigi Sir unvanina ve onemli gorevlerde yonetici rolu ile odullendirilmesi karsisinda eziklik duymaktadir.Dunya uzerinde,kesfedilecek kesimler azalmistir.Kralligin ilgisi kaynaklari ile zengin olan Çin’dir.Kraliyet , Northwest pasaje uzerinden ,Cin’e ulasilabilecek denizyollarinin kesfine buyuk destek vermektedir. Arktik bolgesinde, iklim sartlari cok agirdir ve o ana kadar herhangi bir gecis noktasi bulunmus degildir.
Tum kasiflerde olan inat ve ihtirasla , Sir John Franklin, 1845 yilina kadar beklemistir.Bu yillar boyunca , kendine yer edinmis,ismini duyurmustur.
O yil aradigi firsati yakalamis , Royal akademiyi yapacagi seferi desteklemsi icin ikna etmisdir. Seferin amaci, Pasifik ve Atlantik okyonusunu birlestiren “Northwest Passage”in orta
noktasini,bulasma noktasini kesfetmekdir.
Kendisine iki adet modern gemi verilmistir.Gemilere, cok ilginc olarak “Erebo”(Latincesi Erebus)ve “Terror” adlari verilmistir. Gemilere bu isimlerin takilmasi, bende John Franklin’in seytani bir hirs ve kisiligi oldugu izlenimi yaratdi.Boyle onemli ve zor bir sefere, kotulugun,karanligin simgesi isimlerle, cikmak bana biraz garip geldi. Belki de, John Franklin, Erebo’nun sularinda onun hismindan korunmak adina bu isimleri gemisinde tasimayi onaylamistir. Ilerleyen yasinda, son firsat sayilabilecek bu seferde Erebo’nun sempatisini kazanmak istemis olabilir.
Iki gemi yelkenli gemi olmasina karsin, buharli makine ve pervane ile takviye edilmistir.Bu makine’nin amaci ruzgarin yetersiz oldugu zamanlarda yada buza sikistiklarinda takviye guc saglamasidir.(Gemi bu makinalar sayesinde 3-4 knot yapmakta idi)
Gemiye, -40 derecenin altindaki soguk ile mucadele etmek icin, merkezi isitma sistemi bile donatilmistir.Yuzer buz kaliplarina karsi, bodoslamasi celik sac ile kuvvetlendirilmistir.
Gemilere, Gronland’da uc yil yetecek kadar kumanya yukleniyor.Kumanya, 8000 adet et,corba,sigir,domuz eti iceren konservenin yaninda, 4100litre limon suyu.Scorbit hastaligina karsi onlem olarak, her gun adam basi bir ons iciriliyor tayfaya.

Iki gemi 19 Mayis 1845 yilinda , HMS Erebus’da Sir John Franklin, HMS Terror’de kaptan Crozier kumandasinda toplam 129 personelle, Thames’den seferine basliyor.

En son 1845 Temmuzunda ,Baffin yakinlarinda iki balina gemisince gorulen bu gemilerden ,bir daha haber alinamiyor.Daha sonra gonderilen arama gemileri, ne gemilerin izine,nede tayfalarin izine rastliyabiliyorlar.

1980li yillarin basinda yapilan incelemelerde, bir tabut icerisinde uc gemicinin izine rastlanabiliyor.Bulgulardan, Sir John Franklin’in 1847 ,11 haziraninda aniden oldugu ortaya cikariliyor.Ne mezarinin yeri nede gemi kalintilari bulanamiyor. Cesetleri bulunan uc gemicide yapilan otopsilerden, besin zehirlenmesi ve skorbite bagli hastaliklar kesfediliyor.Uzmanlarin tahminine gore, limon suyu ve yiyecekler
bozulmustur. Aclik basgosterdiginden olumlere ve hatta, tayfa arasinda cannibalism yasandigina dair bulgular elde ediliyor. .

Bu konuda bir cok dokuman var , burada bunlari anlatip fazla yer isgal etmek istemiyorum.

Butun bunlari yazmamin sebebi , kuresel isinma sonucunda Kanadanin kuzeyindeki buzullarin erimesi ve Atlantik ile Pasifigin yeni bir ticari rota ile baglanmasi ihtimalidir. Hayatlarini bu ugurda feda eden John Franklin gibi denizciler , artik mezarlarinda rahat uyuyabilirler.
Arktik denizinde ,hali hazirda Amundsenín izledigi rota seyire acikdir.Ancak , buyuk ticari gemileri icin uygun degildir. Hatta, bolgede Rus buzkiran gemileri , 5000-10.000 USD arasinda turistik seferler duzenlemekte.
NASA’nin cektigi resimlerden , Northwest pasajini tikayan buzullarda erime tespit edilmis durumda. Kuresel isinma sonucunda , olusan alcak ve yuksek basinc merkezleri, Buys Ballot kanuna gore Kuzey Kutbu bolgesine guneyli ruzgarlar gondermekte ve erimeyi hizlandirmaktadir.Artik bu gozle gorulur bir hal almistir. Bilim adamlari 2030 ile 2050 yillari arasinda, Nortwest Pasajinin, uluslararsi deniz ticaretine uygun seyir yolu olacagini tahmin etmektedir. Northwest pasaji, derin draft ve genis su yolu ile buyuk ticaret gemilerinin izleyecegi seyir yolu olmaya adaydir.



Bu rotanin onemi Atlantik ve Pasifik okyonuslarini birbirine baglamasidir.Bu sayede, Uzak dogu ile USA ve Avrupa arasindaki mesafe kisalacakdir.Panama kanalindaki mevcut kisitlamalar asilacakdir.
Çin ve japonya basta olmak uzere, uzakdogunun ticaret hacmi artmaktadir. Ileriki yillarda Uzakdogu , dunya ticaretinin agirlik merkezi olacakdir.Bu su yolunun seyire acilmasi, Panama kanalinin , kapasitesini oldukca dusurecekdir.Buda, yatirimlarin amortismani ve karlilik adina, kanal transit ucretlerinin artmasina neden olabilecekdir.Uzakdogu-Avrupa arasinda , Akdeniz uzerinden yapilan deniz ticaretinde dusus olacakdir.Suez kanalinin gelirlerinde , dusme yasanacakdir.Akdenizin feeder limanlarinda , tonaj azalmasi yasanacakdir.

Nortwest pasajinin acilmasi ile , buyuk gemiler transit zamaninda buyuk kazanimlar elde edecektir. Tokio-Hamburg arasi Suez kanalindan yaklasik 11.660 mildir.Bu yeni rota ile 7020 mile dusecekdir.Ayni sekilde Tokio-Newyork arasi,Panama kanali uzerinden, 9830 mil iken, bu yeni rota ile 7560mile dusecekdir.
Bunun yaratacagi tasarrufun, deniz ticaretine yansimalarini sizler cok iyi tahmin edebilirsiniz..

Buna dayanarak simdiden, bolge ulkelerinde diplomatik savas baslamistir.Kanada, bu su yolunun , kendi ic sulari oldugunu iddia etmektedir.USA, ise bu sularin uluslarasi su yolu oldugunu iddia etmektedir.Kanada, UNCLOS imzalamis, USA imzalamamistir.UNCLOS, Straight Base Line uygulamasi ile Kanada’ya hak vermektedir.

Anlasmazliklarin temelindeki cikar gozetimi sadece bu stratejik su yolunun bulunmasi degildir tabii.Arktik bolgenin, dunyanin onaylanmamis muhtemel petrol-gaz rezervlerinin yuzde otuzuna sahip oldugu tahmin edilmektedir.Bunun yaninda mecut bir cok minarelde bolgeyi daha cok cazip hale getirmektedir.Ingiliz jeologlari, bolgede 400milyar varil rezerv hesap etmekdedirler.

Bu zenginligi paylasmak uzere ortada Rusya, Norvec,Kanada,Danimarka,USA arasinda diplomatik savaslar baslamistir.Rusklarin ,Kuzey kutbuna batiskafla bayrak diktigini , sizlere cok once buradan bildirmistim.Bunun padece bilimsel bir govde gosterisi olmadigini, bayrak dikme ile egemenlik savasinin basladigini yazmisdim.Cevre ulkler 2013 yilina kadar , kita sahanliginin cok uc noktalara kadar genisletilmesi icin deliller toplamakla mesgul. Bu amacla, USA UNCLOS’a taraf olma calismalarini hizlandirmistir.Norvec ile Rusya arasinda Stockman petrol yataklari hukumranligi konusunda anlasmazlik cok ciddidir. Enerji firmalari , Shangayda ,bu bolgede sondaj yapabilecek gemi siparisini verdiler bile.Shangayda insaa edilecek gemi, 2010 yilinda teslim edilecek.Stena Drilling’in Samsunga siparis ettigi ,ayni ozelliklerdeki geminin maliyeti 600milyon olacakdir.

Iskoc bir enerji sirketi, Gronlandin bati kiyisinda sondaj calismari hakkini aldi.Gronland, simdide dogu yakasinin arama/isletme haklarini 2012 yilina kadar satmak istemekdedir.Norvec Statoil ve Rus Gazprom, 2030 yilina kadar Barent ve Lapev denizinin herhangi bir noktasinda sondaj yapabilme teknolojisine ulasmak icin ciddi yatirimlar yapmaktadir.

Kanada Baskanin , Rus’larin bayrak operasyonuna karsi sert aciklamalrini yine size daha once yazmisdim.Kanada, haklarini diplomatik alanlarda korumanin yaninda askeri onlemler alacaginida bildirdi.Resolute Bay’e askeri us insaa edecek.

Gece vardiyamda, elimdeki dokumanlari okurken sizlerle bu bilgileri genel hatlari ile paylasmak istedim.Vakit bulursam, her ulkenin hukuki savunmalarini da yazmak isterim.Ancak uzun olacagindan , bir cok kisi tarafindan okunmama ihtimali var.Bence onemli konular.En azindan denizcilik acisindan cok buyuk degisikliklere yol acacakdir.

Container gemilerinin Panama tabanli siniflamalri degisebilecekdir.8000-10.000TEUluk container gemilerinden, 12.000TEU’luk gemilere sicrama yapilabilecekdir.Bu tur bilgilerle, gelecegi tahmin etmekde ve ona gore hazirlanmakta her zaman fayda vardir.Bahis konusu ulkeler ,daha simdiden 2030 yillarina yatirim yapmaktadirlar.

Atlantik ile Pasifik’i deniz yolu ile birlestirmek hep realpolitik stratejileri icerisinde olmustur.Panama kanali, dunya ticaretinin yuzde besine hizmet vermekdedir.Uzak dogu ile USA dogusu arasindaki ticaretin yuzde 40 deniz yolu ile yapilmaktadir.Panama devleti, pazardaki payini artirmak icin kanalin 2014 yilina kadar genisletilmesi icin bir proje hazirlamistir.Finansmanini cozmeye calismaktadir.
Nikaragua’nin uzun yillardir, Panama kanalina alternatif olacak projesinin maliyeti 18milyardir.Nikaragua’nin projesi gercejklesirse, Panama’nin genisletilmis kanal kapasitesi olan 130.000DWT yerine, 250.000DWT gemiler bu kanaldan faydalanabilecekdir.

Sadece bu ulkeler degil, Kolombiya’nin da iki okyonusu birbnirine baglamak icin projeleri mevcut.

Bu konuda zaman bulabilirsem daha detayli bilgiler gecebilirim.Gece vardiyamda yazdigim icin, genis ve ilgi ile okunabilecek yazi yazmam zorlasmakta.Bos zamanimda, eksik kalan konularda tekrar bilgi gecmek isterim.

Herkese selamlar,

Ergun Citlak