martes, 3 de febrero de 2009










Birinci yuzyilda dunyada yaklasik 200milyon insanin yasadigi hesaplanmis.Birinci yuzyildan gunumuze degin, dunya nufusu, kanli savaslara ve buyuk olumlere yol acan felaketlere ragmen giderek artan oranlarda katlanmaktadi. Oyleki 1830 yilinda, dunya nufusu bir milyara ulasmistir. Iki milyara ulasmasi sadece bir yuzyil surmus, 1930 yilinda iki milyara ulasmisiz. Yani bu 100yillik sure icerisinde, insanoglu bir milyar kisi artmis.
Uc milyara ne zaman ulasmisiz?
1960 senesinde, sadece 30 yil gecmis.

4 milyara ise sadece 15 yil sonra 1975 senesinde ulasilmis. Buyume,bas dondurucu hizda devam etmisdir. Cunku, 5 milyara ulasilmasi , bu sefer sadece 12 yil surmus.Dunya nufusu 1987 yilinda , benim mezun oldugum sene, 5 milyar olmus.
1997/1998 senesinde nihayet 6milyara ulasmis.Bu sefer daha da hizli olarak, 10 yillik zaman araligi ile yeni bir nufus patlamasi rekoru kirilmistir.

Bugun , herhalde 6,8 milyar civarindayiz.7 milyari, kabaca 2010 senesinde gormemiz mumkun. Bu buyume hizi baz alinarak yapilan hesaplamalar 2025 senesinde yaklasik 8,5 milyar, 2050 senesinde yaklasik 10 milyar , 2150 senesinde yaklasik 12,5 milyar olacagimizi ongoruyor.

(Bazi kaynaklarda, bu sayilar farkli gosteriliyor.Ben,en guvenli oldugunu dusundugum kaynagi kullandim)

Nufus artisindaki ivme farkliliklarinin bilimsel aciklamasini yapacak pozisyonda degilim. Ancak, nispeten dunya capinda savaslarin az goruldugu, baska bir degisle baris hukum surdugu yillarda, olumlerin sayisinin daha az olmasindan nufus oranlarinda, goreceli bir artis yasandigini dusunuyorum.
Ayni sekilde, teknolijik ve bilim gelisdikce, savas disindaki olumlerde de bir azalma olacagi mantikli gozukuyor.Son yillardaki artis hizinin yavaslamasinda, ozellikle ucuncu dunya ulkelerinde uygulanan, dogum kontrol mekanizmalarini iceren kampanyalarin olumlu bir etkisi olmustur.Ama en cokda, yoksulluk ve hastaliklarla mucadele etmekde ekonomik, teknolijik ve tibbi imkanlardan yoksun olan ucuncu dunya ulkelerinde yasanan toplu olumlerin etkisi olmustur.

Avrupa’da 1650 senesinde ortalama omur suresi sadece 30 yil iken, saglik alanindaki gelismelerle, bu ortalama omur suresi 1968 senesinde 53 yas, 1990 senesinde 66 yasa yukselmis.

Zamaninda US baskan yardimcisi olan, Al Gore soyle demis:” Insanoglunun 2 milyara ulasmasi icin 10.000 jenerasyonun gecmesi gerekmis.Oysa dogdugum gunden itibaren gecen 46 yilda insanoglu 3 milyardan 6 milyara gecmis.”

Dunya nufusu senede yaklasik 90 milyon artmakta. Yani hersene bir bucuk Turkiye dogmakta.

Dunya nufusundaki artis homojen bir artis degildir. Ornegin Avrupa her gecen sene, daha az ve yasli olurken, ucuncu dunya ulkeleri her gecen gun daha kalabalik ve genc olmaktadir. En hizli artis , senelik yuzde 3 orani ile Afrikada. Onu 2,1 ile Guney Amerika ve 2 ile Asya izlemekte. Avrupa 0,2 , Kuzey Amerika ise 0,8 oranlarinda. Avrupa ve Kuzey Amerika’daki artislar da, buyuk bir oranda alinan gocmenler sayesinde olmakta.Ornegin bugun Ispanya nufusu artmaktadir, sebebi yabancilardir.Avrupa’nin goc almayacagini varsaysak, 2050 yilinda, nufus yasliligindan , calisma kollarinda buyuk bir eksiklik duyulacak, ekonomisi cokecekdir.Bugun calisan uc kisi,bir emeklinin masraflarini karsilamaktadir.

Ulke bazinda, ornek olarak buldugum yaklasik senelik artislarida soyle:
Uganda yuzde 3,4, Banglades yuzde 2,6, USA yuzde 0,7 , Hollanda ve Japonya yuzde 0,4. Buradanda goruldugu uzere gelismis ulkelerde nufus artisi cok dusukdur.
Nufus yogunlugu da,ulkeler gore homojen degildir.Asya yogunlugun en fazla oldugu kita.

Tabii butun bu numaralar bazi gerceleri ortaya koyuyor. Giderek dahada kalabaliklasan ucuncu dunya ulkeleri, bir tarafdan ulkenin daha da fakirlesmesine yol acmaktadir.Artan nufus ile, ustesinden gelinmeyi bekleyen makro sorunlar daha da artmaktadir. Daha cok okul, daha cok doktor,daha cok hastahane, daha cok ilac,daha cok is, daha cok yemek ,daha cok enerji ve su vs gerekmektedir.
Ulkelerin genelde kit olan dogal kaynaklarindan elde edilen gelir, artan nufusun getirdigi bu ihtyaclari karsilayamama durumuna dusmektedir.
Ulke IMF yada ozel yollardan verilen kredilerle , kisir bir dongu halinde bu sefalete omur boyu mahkum olmaktadir.Artan nufus,her gecen sene deligin daha da buyumesine yol acmaktadir.
Egitim, saglik, yiyecek ve altyapi gibi onemli yasamsal sorunlar icin ayrilabilecek para artan nufusa hizmet goturmeye her sefer daha da yetersiz kaldigindan olumlerde onemli artislar gorulmektedir. Yasanan aclik ve yokluk, buyuk yerlesim yerlerinde suc oranlarini da artirmaktadir.Orta siniflarin yasadigi semtlerde sehir gerillalari, gansgester organizasyonlari filizlenebilmektedir.
Devletin, yasama,yurutme ve yargi birimlerinde yolsuzluklar salgin bir hastalik gibi yayilmaktadir.Devlet, vatandaslarina karsi yerine getirmekle sorumlu oldugu, temel ihtiyaclari saglayamama durumuna dusmektedir.Ne egitim, ne saglik, ne guvenlik ....

Turkiye’deki gibi,siniflar arasinda hatiri sayilir ekonomik farkliliklarinin yasandigi sehirlerde, bu insanlar celiskileri yada caresizliklerini ve isyanlarini, asiri uc siyasi soylemlerle ifade etmeye itilmektedir. Buda, genellikle ya siyasi islam yada asiri sol tavir ile vucut bulmaktadir. Hatta bolgeler arasindaki ekonomik seviye farki, bolgesel , etnik ayrimciligi koruklemektedir.






1994 senesinde AIDS den olenlerin sayisi 1,5 milyondur. Afrika ve yoksul Asya uklerinde, AIDs hizla yayilmis, yuksek oranda olumlere sebebiyet vermistir.Ornegin bir arastirmaya gore Uganda’da AIDs den kaynaklanan olumler olmasa, ortalama yasam suresi 2010 senesi icin 59 yil olabilecekken, bu AIDs yuzunden 32 olmustur. Áfrika ulkelerindeki hamile kadinlarin, ucte birinin HIV virusu tasidigi soylenmektedir.HIV virusu sinir tanimamaktadir. Onlem alinmaz ise bu sayi giderek artabilecektir.


Artan nufusun diger bir etkisi su ve yiyecek kaynaklarinin azalmasina sebep olmasidir. Basli basina incelenecekbir konu olmakla birlikte, yiyecek(tahil urunleri) bugun, maalesef jeopolitik bir silah olarak kullanilmaktadir. Siyasi yaptirim saglamak adina, tahil urunleri zaman zaman, bir ulke tarafindan diger stratejik rakip ulkelere boyun egdirme araci olarak kullanilmaktadir.

Orman alanlarinin azalmasi, erozyonlar, kuresel isinmanin dogurdugu olumsuz ekolojik sartlarin, nufus uzerinde nasil bir negatif etki yarattigini her gun medyadan ogreniyoruz.


Gelismis ulkelerle , ucuncu dunya ulkeleri arasindaki bu yasam standarti farkiligi, baska bir ifade ile “Kuzey” ile “Guney” arasindaki farklilik, insanlarin
goc akislarinin yonunu de belirlemistir. Fakir guneyden, zengin kuzeye milyonlarin gocu, bu sefalet sartlari ile baslamistir. Avrupa ve Kuzey Amerika umut olmustur, guneyli aclarin kuzeye yolculugu, umuda yolculuk olmustur.Afrikalilarin kuzey gocu, sadece daha iyi maddi imkanlara kavusmak adina degildir.Cogu kez bir olum kalim savasidir.Goc etmezse, ya ic savaslardan yada hastalik veyahut aclikdan olecektir.

Avrupa ve USA, olum ve sefaletten kacanlari hayali sinirlarla durduramadigindan, Israil’in yaptigi gibi, Meksika sinirinda duvarlar ormek zorunda kalmistir. Ispanya ve Italya kara afrikanin, Avrupa’ya sicrama tahtalaridir.Yunanistan ve Turkiye ise, Asyalilarin umut yolculugunun son duragidir.
Ispanya, Afrika kitasindaki Ceuta ve Melilla topraklarina 4 metreyi bulan setler cekmistir.Setin hemen arkasindaki tepelerde yuzlerce degisik ulkeden Afrikali sanslarini denemek icin sabirla beklemektedir.Ispanyol televizyonunda bir cok haber ve roportaj seyrettigimden biliyorum. Bu insanlar, Saharanin guneyinden yuruyerek gelmis insanlar, bir cogu colun kizgin kumlarina yigilip devam edememis, kalan saglar ise inatci, dayanikli,inancli afrikalilar. Onlari dort metrelik setlerin durdurmasi beklenemez.Zaman zaman , setlere yuzer kisilik gruplar halinde saldiriyorlar.Ellerine eldiven gibi kumas parcalari sarmislar, bunu sadece dikenli tellerden korunmak icin degil, tellerin dikenlerinin ellerine saplanip, yolundan etmemesi icin kullaniyorlar. Karsi tarafa gecenlerin elleri , dikenli teller yuzunden kan revan icerisinde. Karsiya gecemeyen bir grupla, saklandiklari ormanlik alanda, bir roportaj yapmislardi.Kamerún, Senegal, Gine Bissau’lu vs, her milletden adam vardi.Bu yurekli adamlar, geriye donmemiz mumkun degil, donersek ya aclikdan olecegiz ya hastalikdan diyorlardi. Umut yolculugunda olmeyi tercih ediyorlardi.En azindan burada bir umutlari vardi,geride biraktiklari ulkelerde kendisinin yada ailesinin kalmis olmasi durumunda, yasama sansi olduguna inanmiyorlardi.
Ilk firsatta tekrar set’i asmayi deneyeceklerdi.Taktikleri, dogadaki canlilarin taktikleriydi. Hani kucuk baliklar, bir araya gelip , dusmanlarina karsi, savunma adina icgudusel olarak kocaman baliktan bir yumak olusturlar ya, onun gibi. Yada , zebralarin timsahlarla dolu nehri, topluca gecmelerindeki savuma icgudusunde oldugu gibi. Arada kurban veriliyordu ama, timsahlar kurban ile ugrasirken digerleri nehirin karsi kiyisina ulasabilmekte idi.
Bu kara derili afrikalilarda ayni seyi soyluyorlardi.Sete hep birlikte saldiracaklardi, sinir polisi en yakindakini yakalamaya calisirken, digerlerinin kacma ihtimali vardi.Barcelona yada Real Madrid’in maclarinin oldugu gece saatleri, gecis icin en uygun andi.Sinir timsahlarinin, mac boyunca karinlari tokdu. Gecmek icin bekleyen zebralari pek takip etmiyorlardi.Butun dikkatlerini, o 90 dakika boyunca, her an atilacak gole veriyorlardi.

Bu, Avrupa’ya kacan kara gocmenlerin, kara yolunun hikayesi.

Asil benim parmak basmak istedigim, bizleri etkileyen deniz boyutu. Akdeniz, Avrupa ile Afrika arasinda yada Asya arasinda dogal bir engel.Bu umutsuz insanlarin umut yolculugu seruvenleri, denizleri asmakda da bir santim tereddud etmiyor.
Turkiye’den Yunanistan’a, Libya’dan Italya Lampedusa adasina yada kuzey bati afrika sahillerinden , Kanarya adalari yada Iber yarimadasina gecmenin yollarini, her zorluga ragmen asmak kararliligini ve gozupekliginide sergilemekte. Kayik diye adlandirdiklari, iptidai, ahsap teknelerde 50kisi yada 100 kisilik gruplarla, Atlantik okyonusunu gecmekden korkmamaktalar.Sadece her sene , bu kayiklarla gecerken , denizde alabora olup bogulalarin sayisi 5.000’i bulmaktadir. Olenler arasinda hamile kadinlar, cocuklar sik sik yer almakta. Kayiklarin ustu acikdir, bazen yuz kisi, sikis tikis istif olmus vaziyettedir. Birbirine sarilmis insanlar, sanslari yaver gitdi ise, idrar, kusmuk ve deniz suyunun karisimi sintinenin uzerinde oturmus vaziyette ulasiyorlar cogu zaman Kanarya adalarina.
Kayiktan cikacak gucleri yok, hipotermia’dan disleri birbirine vurmakta.Kizil hac elemanlarinin sardigi battaniyelerle , Avrupa’ya ayak basmis olmanin gururu gozlerinde okunuyor. Cesedi sahile cikarilanlar afrikali manzarasida sikca goruluyor televizyonlarda.Onceleri, Fas yada Moritanya’dan yola cikiyorlardi.Onlemlerin artirilmasi sonucu daha guneye kaydilar.Artik Senegal, hatta Gine’den yola cikmaya basladilar.Eminim bir kismi, okyonusda yolunu kaybediyor, yada bir ticaret gemisin altinda denize dokuluyorlar.Onlarin, hikayelerini hic bir zaman dinlemek sansimiz olmayacak. Uzun yollardan geldiginden, geride kalan yakinlarinin nerede olduklarini bilme, yada arastirma yapilmasini isteme imkanlarida yok. Bu olen insanlarin tek gunahlari, sanssiz bir cografyada dogmus olmalari. Baska bir cografyada dogmus olsa, bizim gibi barbaros grubuna yazi yazma imkani olabilirdi. Aksam isten cikdiginda, cocuklarini bizler gibi sarilip opebilir, iyi geceler deyip uzerlerini ortebilirdi.


Sizleri bilmem ama beni, afrikada basibos dolasan ,ac, sumuklu cocuklar etkiliyor.Yada Gazze’de, annesinin cesedi uzerinde aglayan cocuklar duygulandiriyor.
Bir seferinde sahile, sadece yuz metre mesafede alabora olan kayikdan denize dokulen,yuzme bilmeyen, kadin ve cocuklarin cesetleri sahile vurmusdu. Inanin, haberler karsisinda insanin kalbi buruluyor, nutku tutuluyor.
Olenler, sadece zayiat sayisini olusturan numaralar degil. Hepsinin bir hikayesi var. Onlarda bizim gibi, baba yada anne. Bizim gibi, geride biraktiklari anneleri var, cocuklari var. Tek sanssizliklari onlarin, biraz daha guneyde dogmus olmalari. Bizler hasbel kader sansli bir cografyada dogmusuz, aramizdaki tek fark bu. Isyanimi artiran ise, batinin iki yuzlulugu. Trilyon dolarlari batiran bankerlere, USA 900milyon dólar kamu yardimi yapabilmektedir. Sadece bu para ile , Afrika’nin bir cok hayatda kalma projesinin gerceklesebilmesi mumkun. Hic bir gelismis ulke, GSM’in yuzde birini bu ugurda harcamiyor.Oysa, bu yuzde ile Afrika insanlik ayibinin ortulmesi mumkun.
Bu, tum insanligin ayibi....


Deniz yolunda denenen diger bir alternatifde, Avrupa’ya giden ticari gemilere kacak olarak katilmaktir. Hepimizin basina, Afrika limanlarinda kacak olarak katilan gocmenler sorunu gelmistir.Yada, denizde suruklenen, icinde gocmenlerin bulundugu botlarla karsilasmisizdir.

Avrupa limanlarina ulasdigimizda, bu tur kacak yolcularin yada gocmenlerin hukuki statusu bizleri cok ugrastirmaktadir. Italya ve Yunanistan mevzuatlarini arstirma imkanim olmadi, ancak Ispanya’nin bu konudaki mevzuatlarini,calisdigim limandaki deneyimlerden de yola cikarak size aktarmak icin bu yaziya basladim. Stowaway olarak tanidigimiz bu kacak yolcu mevzuatinin Ispanya macerasi su sekilde, yasalarda ele alinmiktadir:

Kacak yolcu (stowaway), gemide sefer sirasinda ortaya cikan, gemiye gizlice ve yasal olmayan yollardan girip saklanmis kisi olarak tanimlanir. Basit tanimi bu sekilde olmakla birlikte, yukarida uzun uzun anlattigim sebeplerden dolayi gemide sefer sirasinda ortaya cikan kisilerin tanimlanmasinda yeni bir olgu ortaya cikmistir.Buda “Kacak Gocmen” yada “ Yasadisi Gocmen” tanimidir.Stowaway ile Kacak Gocmen’in hukuki tanimlamasi ve yaptirimlari Ispanya mevzuatinda farklilik tasimaktadir.Bundan 20 yil once, bilet odemeden bir ulkeden baska bir ulkeye seyahat edenler icin kullanilan “Kacak Yolcu” kavrami ile bugun sefaletten kacan “Kacak Yolcu” kavramlari arasinda derin farkliliklar vardir. Ispanya mevzuati ,20 yil once beles seyretmek isteyen yolcular icin onlemler almis iken, bugun karsilasilan, sefaletten kacan yogun insan selinin tanimlamasini yeniden yapmak zorunda kalmis, dolayisi ile yeni onlemler almistir. Bu insanlar, aclik ve ic savaslarin zorunlu bir sonucu olarak Guneyden, Kuzeye akmaktadirlar. Konu sadece bilet parasini odeyemeyecek kadar fakir olmak degil, insanlik dramidir.
Bu umut yolculugu draminin, deniz ticareti ile kesistigi bir cok noktalar olmakla birlikte (Sigorta, UN Insan Haklari ve Gocmen yasalari, C/P,SOLAS,SAR vs vs) ben Ispanya Mevzuati ile olan kesismesini, hukukcu olmadigimdan, genel hatlari ile aciklamakla yetinecegim.
Okudugum bir hukuk dergisinde bahsedildigine gore, Le Havre ve Honk-Kong limanlarinda, Stowaway Brokers’lar mevcut.Bu limanlarda, muhurlu oldugu halde, konteynerlerden kacak yolcularin cikdigi gorulmustur. Arastirmalar sonucunda, kacak yolculara muhur tedarik eden yada koparilan muhurleri profesyonelce tekrardan yapistiran gruplarin mevcudiyeti ortaya cikarilmis.
Kacak yolcu sorunu onemli bir bas agrisi oldugundan, liman kalkislari oncesi arama yapilmasi, ozel kopeklerin iz surmede kullanilmasi yada yanastigi muddetce ozel guvenlik-gozetim servislerinin kullanilmasi onlemleri, bu sorunu tamami ile cozmemistir.

1994 senesinde, Cezayir Ispanya arasinda duzenli sefer yapan bir Ro-Ro gemsinde, bir seferde 17 diger seferde 11 kacak yolcu tespit ediliyor.Bir baska seferde, gemi kaptaninin Cezayir limanindan ayrilmadan once, polise olan sikayetinin sonucunda, gemide 100 kacak yolcu yakalaniyor. Ispanyol polisi bu olaylar uzerine ,limanlarda kacak yolcu konusunda ozel duzenlemeler ve uygulamaya basliyor. Konu Skuld’un Ekim 1994 senesinde bir tamimi ile musterilerine iletiliyor.

Skuld’un 1994 senesinde yayimladigi bir duyurusunda ilginc bir davaya yer veriliyor. Bir ticaret gemisi USA’ya cuvalli kahve yuklemektedir.Yukleme esnasinda, 9 kacak yolcu, posta basina rusvet vererek, yukun arasina gizlenirler.
USA’ya varisinda ambarlar acildiginda, 75.000 USD degerindeki kahve , kacak yolcularin tuvalet ihtiyaclarini ambarda gormesi nedeni ile kullanilmaz durumdadir. Gemi Time-Charter’da oldugundan, Armator ile Kiraci arasinda , aliciya karsi kimin sorumlu olacagina dair, hukuki bir savas baslar. Sonucda, stevedor, kiracinin stevedoru oldugu kabul edildiginden, kaptanin geminin gozetiminde bir kusur islemedigi de goz onune alinip, kiraci aliciya karsi sorumlu tutuluyor. (Ayni sebebden, gemi tahliye/yuklemelerinde stevedor’un ambarlara verecegi zarardan kiraci/ alici sorumlu tutulmaktadir.Tamiri icin gecen surenin, SOF’larda yazilmasinda, zaman sayimi acisindan onem vardir. Zaman, islemeye devam eder)
Kacak yolcularin, ticari yansimalari oldugu gibi guvenlik ve cezai yansimalari da olmakta.Bildigim kadari ile Turkiye’de deklere edilmeyen kacak yolcular icin, gemiye Avustralya’da oldugu gibi agir cezalar verilmekte. Yada gecen yillarda , Malta’da yasandigi gibi, geminin girisi yasaklanabiliyor. Iki sene oncesi idi sanirim. Malta aciklarinda , uluslararasi sularda avlanan bir Ispanyol balikci teknesi yuze yakin insani ile,kotu durumdaki bir gocmen botunu kurtariyor.Kacak yolculari tekneye aliyor.Geminin, emniyet ve teknik acidan uygun olmamasindan, Malta’ya dogru hareket ediyor.Ancak, Malta idaresi, gocmenlerin cikmasini kabul etmiyor.Benzer bir durum, bu sefer bir yolcu gemisinde yasaniyor. Yolcu gemisi, Avustralya aciklarinda , karsilastigi gocmen teknesinden insanlari kurtariyor.Ayni gerekcelerle , rotasini Avustralya’ya ceviryor ve kacak yolculari birakmak istiyor.Ancak Avustralya yetkilileri, reddediyor.Uzun suren diplomatik girisimlerden ve gocmenlerin cesitli ulkelere paylastirilmasi sonucu olay cozuluyor. Buna benzer durumlar, gemilerin gocmen teknelerine yardim ederken iki kere dusunmesine sebep oluyor.Konu, sanirim IMO’da ele alindi yada hala bunun uzerine calisiyor.

Genelde tum dunyadaki uygulamalarda, ulke idaresi kacak yolcu bulunan gemileri, kacaklarin ulkelerine iade edilmesini sart kosuyor.Geminin bu masraflari karsilamasini sart kosuyor.Yada, kacaklarin geldigi gibi ayni gemi ile ulkeden ayrilmasini istiyor.

USA’da siginma hakki isteyen kacak yolcu karsisinda, US inmigration Office , gemiyi islemler boyunca dogacak masraflardan sorumlu tutmakda idi.Bu islemlerde cogu zaman 6 ay surmektedir. Bir dergideki ornege gore, 24 saat hizmet saglayan, ozel yeminli guvenlik-gozetim elemanlarinin maaslarindan, otel,saglik , tercuman , avukat ucretine kadar, 4 siginmaci icin 1993 senesinde 125.000USD odenmisdir.
Ancak yine bu dergiye gore, 1995 senesinde Federal Gocmen ve vatandaslik yasasinda yapilan bir degisiklik ile, basvurudan itibaren, basvurunun sonucunun ilanina kadar tum masraflar gocmen burosunca karsilanacaktir.Ulkesine iade edilmesi durumunda, donus ucretlerini armator karsilayacakdir.

“Kacak Yolcu” dosyasinin degisik yuzleri olabilmekte. Ispanyol bir hukuk kitabinda gordugum ornekde, 1984 senesinde “Cala de Valldemosa” gemisinde ambarda iki ceset bulunmustur.Polis incelemeleri , olenlerin iki Fas’liya ait oldugunu ve havasizlikdan oldukleri sonucuna varmistir. Buna benzer orneklerde, baca bolgesine saklanip vucudu yananlar, zincirlige saklanip , zincirin bosanmasi ile olenler, yada ambara saklanip ambarlarin ilaclanmasi ile zehirlenenlerde gorulmustur.

“Kacak Yolcu” sorunun diger bir acilimi, gemi personelinin guvenligi ve gemi emniyetinin saglanmasi konularidir. Bence , bu acilim en onemli konulardan biridir.
Kacak Yolcularin limanlarda indirilmesine izin vermeyen idareler, bazen personel sayisi kadar kacak yolcunun gemi ile psiquis yapmasini sart tutmaktadir. Benden uzak duran yilan, bin yasasin zihniyeti ile sorun gemiye yikilmaktadir.
Denizin ortasinda, gemi personelinin “Kacak Yolcular”in tehdidi ile karsi karsiya birakmaktadir. Diger onemli bir konuda, can kurtarma araclarinin istihab kapasitelerini umursamamalaridir.
Gemi can sallari yada filiklarinin belirli tasima kapasiteleri vede kumanya tasima kapasitesi mevcut iken, can yeleklerinin sayisi sinirli iken, geminin bu fazlalikla denize gonderilmesi, bence sorumsuzluktur, cozumsuzlukdur.
Problemi kendisinden uzaklastirmak zihniyetidir.

Ispanya Real Akademesi, Stowaway’i “Gemiye Yasadisi olarak binen kisi” diye tanimliyor.
Profesor Ignacio Arroyo bu tanimin yasal duzenlemelerde baz alindigini soyluyor.Stowaway’in ele alindigi mevzuat maddelerini asagidaki sekilde siralaniyor.
Bu konuyu ele alan yasal duzenleme LPDMM nin 70.maddesinin , VI. Bolum 3.paragrafinda “Stowaway tanimini soyle yapmaktadir:

Bir limandan diger bir limana ulasmak maksadi ile gemiye yasa disi yollardan binen kisidir.

LPEMM 115.2 ‘de ise “Bir Ispanyol gemisine yasal olmayan yollardan binme” tanimlamasi yapiliyor.

LPPNA yasasi 64.maddesi ise “Stowaway’i” bir hava tasidina yasadisi olarak biletsiz binip seyahat eden kisi olarak tanimliyor.


1957 Kacak yolcu konvensiyonuna gore(hala yururluge girmedi) tanimlama su sekilde:

“Bir liman bolgesinde yada limana yakin bir bolgede, Kaptan yada armatorun yada diger ilgili olabilecek kisilerin izini olmaksizin gemiye giren ve geminin o limandan ayrilmasindan sonra bulunan kisidir”.

Bask Denizcilik Fakultesi Profesorlerinden Arroyo, bu tanimlamalara dayanarak su sonuca ulasiyor. Mevzuatta gecen ”Stowaway” ile “Yasadisi Gocmen” tanimlamalari arasindaki farka dikkat cekiyor. “Boat People” da denilen siginmacilarin yada “Yasa disi gocmenlerin” statulerinin bilet parasi odemek istemeyen “kacak yolculardan” ayri tutulmasi gerektigini savunuyor.

Uuslararasi 1957 kacak yolcu konvensiyonu, (yururlukte degildir),
Gemisinde kacak yolcu tespit eden gemi kaptani, ugradigi ilk limanda kacak yolcuyu,o ulkenin ilgililerine girisi daha onceden yasaklanmadi ise teslim eder demektedir.
2.paragrafda ise O ulkenin ilgili otoriteleri kacak yolcuyu ulkesine geri gonderir demektedir.Ancak, gonderilecek ulkenin kabul etmemesi yada kacak yolcunun milliyeti tespit edilemedi ise yada kacak yolcu gonderilmemesi icin hakli nedenler sunarsa, gemiye bindigi ulke limanina yada gemide ortaya cikmasindan onceki son limana gonderilir diyor.Eger bunlarin hic biri mumkun olmaza, geminin bayrak devletine teslim edilir demektedir.
3.paragrafda ise kacak yolcunun ilgili ulkeye gonderilmesi esnasinda dogan bakim ve yolculuk masraflari armatore aitdir denmektedir.Ancak, bu gozetim masraflarinin, kacak yolcunun otoritelere teslim edilmesinden itibaren uc ayi gecmesi durumunda armator bundan sonraki masraflardan sorumlu olmaz denmektedir. Bu uc ay icerisinde olabilecek masraflar icin, kacak yolcunun gemiden alindigi ulkenin otoriteleri garanti parasini (deposit) armatorden isteyebilir demektedir.

Bu konvensiyon, icerigine olan tepkiden dolayi yeterli on ulkenin imzasini toplayamamistir.Yani su an icin gecerli bir konvensiyon degildir.

Ispanyol mevzuatlarina gelince, gemisinde kacak yolcu bulan kaptan, bu durumu gemi jurnaline ayrintilari ile yazmak zorundadir.Ayrica kacak yolcunun gemiden kacmasini onleyecek her turlu tedbiri almak zorundadir.Bir kamarada tuulmasi gibi.Ancak kacak yolcuya iyi davranilmasi mecburiyeti vardir. Uygun yatacak yer ve yemek verilmesi gibi. Dovmek gibi, fiziki yada psikolojik kotu muameleler suc teskil etmekdedir.Ornegin, kacak yolcunun kotu muameleye maruz kaldigi, bir haftayi asabilecek saglik raporu-istirahat raporu alabilecegi pozisyonlarda, gemi kaptani agir suc tanimlamasi icerisinde hareket etmis olup ona gore ceza kesilebilmektedir.
Tek basina, gemide kacak yolcunun bulunmasi bir suc teskil etmez. Kacak yolcunun ilgililere bildirilmemesi yada liman otoritelerine teslim edilenceye kadar kacak yolcuyu gemide tutmakda isteksiz davranmak, kacmasina goz yummak ,kotu davranmak suc teskil etmekdedir.

Oyleki “agir suc” kavrami icerisinde para cezasi 180.000 euroyu bulabilmektedir.Eger suc “cok agir” kategorisinde kabul edilirse, o zaman 880.000euro luk bir ceza verilebilmektedir.Bu ust limit gibi gozuksede, sucun tekrar etmesi durumunda bu miktar daha da artabilir. Mevzuatlardaki cezalarin ust limitleri bunlar, hafifletici sartlar varsa o oranda miktarlarda azalma olacaktir.
Bunun disinda , “agir suc” ktegorisinde, kaptan Ispanyol ise, ehliyetini bes seneye kadar iptal edebilmektedir.Bunun disinda , agir suc durumlarinda geminin limanin girisine, yukleme bosaltma yapmasina yada tutulmasina karar da verilebilmektedir.

Yaptirimlarin agirligi karsisinda, geminizde kacak gocmen yada yolcu tespit ettiginizde, tum ulkelerde gecerli olmakla beraber, Ispanya limanlarina geliyorsaniz, benim kanaatimce, durumu otoritelere acentaniz araciligi ile bildirmenizde fayda vardir. Ayni sekilde, stowaway’in teslim edilenceye kadar, iyi muamele gormesi ve kacmasinin onlenmesi icin gerekli tedbirlerin alinmasi onemlidir.Bunun gemi jurnaline islenmesi ve varis limaninda sunulmak uzere IMO stowaway formatinin doldurulup yetkililere teslim edilmesi gerekmektedir. Benim bulundugum limanda Senagal’e calisan Messina Line’nin bir gemisi hemen hemen her seferde bir stowaway getirmektedir. Gemi kaptani, bahsettigim sekilde prosedurleri yerine getirmekte, stowaway’lerin milliyetleri bilinmediginden limandan Stowawaylerle ayrilmaktadir.Dakar’da Senegal ilgililerine, stowaway’leri teslim etmektedir. Bildiiniz gibi, kacaklarin milliyetini belirleyecek her hangi bir dokuman yoksa, Ispanya kacaklari kabul etmiyor. Bunun disinda, kacaklar siyasi iltica talebinde bulunursa yada 18 yasindan kucuklerse, limanda alikonuyor.

Bunun disinda, Messina Line, gemi limanda bulundugu muddetce, ozel guvenlik elemani kiraliyor.Bu guvenlik gorevlisi iskele alt tavasinda kacagin gemiden ayrilmamasi icn gozetmenlik yapiyor.Bu onlem mecburimi dir? Hayir degil, ancak Ispanyol idarelerince kuvvetle tavsiye edilmekte.Stowaway’in kacmasi durumnda hafiletici bir onlem olarak kabul ediliyor. Bu tavsiye kararini daha once yasananlara dayanarak, onlem olarak duzenlemistir.

Yabancilar Yasasina ve Schengen anlasmasina gore, bir kisinin Ispanya’ya girebilmesi icin gerekli dokumanlari sunmasi, kalisindaki ekonomik yeterliligini gostermesi, kamu sagligini tehdid etmedigini doctor raporu ile belgelemesi gerekli.Tabii ki gerekli vizeye sahip olmalidir. Ulke girislerini , yabancilar polisi takip ettiginden, yabancilar polisi sartlarin saglanmadigi durumlarda, yolcularin girisini ret edebilmektedirler. Bunu yaparken bunun sebeplerini yolcuya bildirme zorunlulugu mevcut( Yabancilar yasasi 41.3) .Reddedme durumunda, yolcular geldigi ulkeye yada kabul edilebilecegi baska bir ulkeye gonderilenceye kadar bu sinir kontrol merkezlerinde tutulurlar. Yolcunun bu kontrolleri gizlice asarak ulkeye girmesi durumunda, tutuklanir ve 72 saat icerisinde yargilanmak uzere hakim onune cikarilir.Bu durum ulke konsolosluguna ve Ispanya Disislerine bildirilir.

Daha onceden bahsettigim gibi, girisi kabul edilmeyen yolcunun geldigi vasita ile geldigi ulkeye gonderilmesi onu getirenin zorunlulugundadir.Yani ucak ile geldi ise ucak firmsinin geri goturmesi, gemi ile girdi ise armator firmasinin sorumlulugu vardir.Ispanya’ya gelirken, ucak firmasinin yolcularin vizesinin olup olmadigini, daha Ataturk havalimaninda cikisdan once kontrol etmesinin bir sebebi de, sanirim bu donus masrfindan kacinmak istemesidir.

Gemilerde durum ayni sekildedir. Armator kacaklarin ulkelerine donusunu saglamalidir.Eger gemi ayni limana donecekse , gemi ile.Yok donmeyecekse ya gemide tutarak, yada ucak ile hemen donusunu saglamak zorunddir.Daha once soyledigim gibi, gemide “Stowaway” getirme suc degildir.

Ispanya’da “Stowaway” le ilgili gelismelerin donum noktalarindan olan gelisme sudur.1990 senesinde, yabanci bayrakli bir gemi Ispanya’ya bir stowaway getirmistir. Gemi limanda iken, bu stowaway gemiden kacmistir.Gemi kaptani,kacagin yemek catali ile gemi personelini tehdid ettigini ve kactigini ilgililere bildirmistir.Ispanyol otoritesi , bir kacak yolcunun 15 gemiciyi catalla tehdid edip kacdigina supheyle bakmistir. Polisler kacak yolcuyu yakalayip gemiye tekrar getirdiginde, gemi kaptani kacagi gemiye almayi reddetmistir. Kaptan, kacagin geminin aldigi onlemlere ragmen kactigini, limana ayak bastigindan itibaren, Ispanya’nin sorumlulugunda oldugunu iddia etmistir.Iddiasinda, mevcut duzenlemelere gore hakli bulunmustur. O olaydan sonra, Ispanya idaresi mevzuatta degisiklik yapmistir.1996 senesinde,denizcilik mustesarligi liman baskanliklarina gonderdigi bir emirle, gemi kaptanlarinin kacak yolcuyu gemide tutmakla sorumlu oldugunu , gozetim altinda tutulan stowaway’in gemiden kacmasinin kaptanin ihmalkarligi oldugunu , ve bu yuzden bu durumlarda, gemi kaptanina karsi derhal cezai islemlere baslamalarini emretmisdir. Geminin yabanci bayrakli olmasi durumunda, 180.000euroluk depozit alinmasini salik etmistir.

Bu durumda yerli, yabanci bir cok armator, geminin kacak bir yolcuyu gozetmek icin dizayn edilmedigini, bunun icin egitimli personelinin olmadigini soyleyerek yasal duzenlemeyi top atisina tuttular. Bunun karsisinda, Denizcilik mustesarligi ikinci bir yazida , gemiler nasil pilotaj, romorkor, palamar gibi hizmetleri ucuncu sahislardan kiraliyorsa, gozetim hizmetinide, ozel profesyonel firmalardan isteyebilir demistir. Bu guvenlik hizmetinin kiralanmasi mecburi olmamakla birlikte, davalaarda pozitif olarak gorulecegi bildirilmistir. Iste bugun , stowaway ile gelen gemilerin , ozel guvenlik elemanlarini kiralamasi bu sebepdendir.

Bu konunun incelenebilecek bir cok yonu var.Ancak, cok yer isgal edecektir. Ozetlemek gerekirse, “Stowaway” konusunda alinacak onlemler, muhtemel limanlarda etkin gozculuk saglanmasi ile baslanmalidir.Liman kalkisindan once, geminin mumkun olan butun koselerine bakilmasi, ozellikle yiyecek ve su bulundurdugundan filikalara bakilmasi tavsiye edilir.Kacaklarin bulunmasi durumunda, derhal otoritelere bildirilmesi ve iade edilmesi gereklidir.
Seyirde bulunmasi durumunda, kimliklerinin belirlenmeye calisilmasi ve daha once anlatildigi sekilde iyi muamele ederek gozetim altinda bulundurulmsi ve bunun varis limanina derhal (armatore bildirdikten sonra)acenta kanali ile iletilmesi ilk etapda alinacak onlemler olmalidir.

Denizde karsilasilan “Boatmen” durumu biraz daha farkli olmakla birlikte, boyle bir durumda ,uluslarasi kanunlarin getirdigi , can kurtarma zorunlulugu kisilerin yardimina kosulmasini sart kosmaktadir. Bu durumda benim tavsiyem, bu kisilerin yardimina derhal kosulmasi, durumun en yakin MRCCye rapor edilmesidir. Eger, acil múdale gerekiyorsa, Boatmen’in gemiye alinip,can guvenliklerinin saglanmai ve SAR vasitalarinin beklenmesi gereklidir. Eger, manevra, saldakilerin guvenligini tehlikeye atacaksa ve acil bir durum yoksa, SAR vasitalarinin gelmesi beklenilmelidir.

Dedigim gibi bu konuda daha cok sey soylenebilir zaman ve yer darligi daha fazlasina musaade etmemektedir.
Dunyanin Guneyi ile Kuzeyi arasindaki bu abismal farklilik devam ettigi surece, ki oyle gozukuyor, bu durumlarla hepimizin karsilasmasi guneyden kuzeye seyrederken cok muhtemeldir.Bu konularda PANDI ve sirket avukatlari gerekli talimatlari gececektir , ancak gemi calisanlari icin temel referans, ticari kaygilardan uzak, insani davranis bicimi olmalidir.

Etik ve can guvenliginin emrettigi degerler, kararlarimizda bizim dusturumuz olmalidir.

Selamlar,
Ergun Citlak

Gernica


BM binasinin girisinde, 3,5x 7,77 metre ebatinda buyuk bir tablo duvara asilidir.Siyah beyaz desendeki bu tablo, Pablo Picasso’nun “Gernika’sidir.
Picasso, resimde hic beklemedikleri bir anda , alman bombalarinin yarattigi dehset ortaminda olumle karsi karsiya gelmis Gernika koylusunun trajedisini, korkusunu resmetmeye calismistir. Bombalarin yaktigi ,enkaz altinda olen kadinlarin, hayvanlarin
dehseti, boga ile temsil edilen saldirgan alman ucaklarinin acimasiz bakislari tasvir edilmistir.

Sene 1937, 26 nisan. Ispanya, 1936 senesinde baslayan kanli bir ic savasa sahnedir. Ulke ikiye bolunmustur. Bir tarafda Franco onderliginde milliyetciler, diger tarafda Cumhuriyetciler, Komunistler, Sendikal anarsistler, demokratik sol ve bolgesel milliyetciler.
Bir tarafda kizillar, diger tarafda mavi uniformali ve siyah cubbeli, falanj ve rahipler ordusu. Taraflar, Ispanya’nin kendi tarihsel, siyasal ve ekonomik dinamikleri.
Bu oz dinamiklerinin disinda, ikinci dunya savasinin arifesindeki dunyanin, ozellikle avrupanin kendi dinamik ve kamplasmalari.
Avrupa , o yillarda ikinci dunya savasina hazirlanmaktadir.Bir tarafda Nazi almanyasinin basi cektigi fasistler, diger tarafda kapitalist Ingiltere, Fransa vs, ve Komunist Sovyetler.

Herbiri, Ispanya’yi kendi tarafina cekmek pesinde. Bu zit guclerinde katilimi ile, Ispanya uluslararasi guclerin bilek guresine sahne olmaktadir.

Gernica, Ispanya’nin kuzeyinde Bask ulkesinde bir kasaba. 26 nisan 1937, pazartesi gunu, koyluler aksam uzeri baslarina gelecekden habersiz , artik kapisina dayanmis olan Franco’nun savas toplarinin seslerini duymaktadir. Franco gucleri, Bilbao’ya ilerlemektedir.Gernica , yollari uzerindedir.Askeri bir hedef degildir.
O gun, Gernica’da yaklasik 5000 sivil vardir.
Franco ile ittifak yapan Almanya, Junkers 52 ucaklarini , aksam saatlerinde , uc saat boyunca kasabayi bombalamaya gonderir. “Akbaba Lejyon’nun” hava saldirisi 3000 olum ile sonuclanir.

Iste Picasso, alman ucaklarinin ayirim yapmayan bombalarinin altinda olen annelerin, cocuklarin, hayvanlarin dehsetini, korkusunu, bu tuvale yansitmaya calismistir.

BM , uluslararasi anlasmazliklarda arabuluculuk ve caydiricilik gorevinin yaninda, UNRWA, INSTRAW,UNEP, UNFPA,UNHCR, WFP, UNICEF, WFC, FAO,WHO gibi onlarca alt kuruluslari ile insan haklari,baris ve cevre alaninda dunyada boy gosterir(gostermeye ugrasir).
Sivillerin olmemesi icin , dunyanin bir cok cografyasinda gorev alir.

Picasso’nun “Gernika” sinin girisde asili durmasinin sebebi de budur.Bu binada calisanlara yada binaya girenlere, BM’nin insanlarin, kadinlarin,bebeklerin, yani sivillerin olmemesi icin calistigi hatirlatilir.

Bugun mesajlari okurken, oldukca sasirdim diyebilirim.Saskinligimin sebebi, Gazze seridinde sivil halkin yasadiklari karsisinda, olayi din yada milliyet cercevesine sokup aciklayabilmemizdir. ” Yahudilerin bize hic zarari yoktur”, yada “araplar bizi hic sevmez , zaten yakin tarihde de bize hep saldirmislardir” gibi aciklamalar, zararli ve yanlis yonde olan talihsiz aciklamalardir.
Israil’in, Gazze’de giristigi savas, diger bir Gernika’dir. Gazze seridinde, Israil silah makinasinin elinde olen 1200 insanin yarisi, sadeece cocuk ve kadinlardir. Israil ucaklari, BM’nin gozetimindeki okullari bombalamistir.Kullanilmasi yasak olan fosforlu bombalari kullanmistir.

Ya Israil askerlerinin, 4 ocak’da sivil halka yaptiklari….
Tam anlamiyla bir savas sucudur. Israil askerleri, 4 ocak’da Zeitun beldesinde, yarisi cocuk olan 110 kisiyi, evlerinden ayrilmaya ve bir binaya siginmaya mecbur etmistir. Ertesi gunde gelip o binayi bombalamislardir.
Bunun savunmasini, onlar arap demekle , oh olsun demekle aciklayabilirmiyiz? Bu sekilde dusunmek, aydinca bir tavirmidir? Yoksa islenen insanlik sucu karsisinda susmayip, Israil yoneticilerini kinamak mi aydinca bir davranisdir.
Israil ucaklari, kendi elleri ile yerlestirdikleri sivillerin binasini ertesi gun bombaladi.Bu bombalama sonucu, BM ve Israilli bir NGO nun sahitliklerinden, 31 sivilin oldugu duyuruldu.
Israilli askerler, kizil hac ve kizilay gibi saglik kuruluslarinin, yaralilara yardim etmelerinide engellemistir.
13 yasindaki Ahmet Ibrahim, gogsundeki agir yaralara ragmen yasadi.Ahmet, helikopterden inen 15kisilik israilli timin, ailesini ve komsularini zorla bir eve sokdugunu ve tum ailesini oldurdugunu anlatti. Ahmet, uc gun boyunca hayatta kalan uc kardesi ile, annelerinin ve diger 30 masumun cesedinin yaninda, hayatta kalma savasi verdigini anlatti. Ne ekmek vardi ne su diyordu.Tam uc gun sonra kizilay yardimlarina kosmustu.Uc gun sonra , olay yerine ulasan kizilay gorevlileri yaralilari eseklerle en yakin hastahaneye tasidilar. Cunku, Israilli askerler ambulanslarin gecisine izin vermiyorlardi. Sadece basli basina bu olay, insan haklarinin ve cenevre konvensiyonun cignenmesidir.
Onumuzdeki yillarda, bu olayin siyasi ve askeri sorumlulari yargilanacaktir. Kendimi hic aydin saymiyorum, ama buna ragmen , suclularin yargilanmasini tum kalbimle diliyorum.
Israil hukumeti , bu olayi arastiracagini soylemekle yetindi.
Bu haberleri, savas propagandasi olarak gorenler olabilir. Bu haberleri dunya medyasina tasiyanlar, tarafsiz BM gozlemcileri ve Israilli sivil toplum orgutudur.
BM, Gazze seridine insan haklarinin takibi icin , Richard Falk’i gonderdi. Ozel gorevli Richard Falk, Gazze’de yasananlari gordukten sonra su aciklamayi yapti:
”Israil’in , Gazze’de bir bucuk milyon filistinliye yaptigi insan haklari sucudur” dedi. “ Gazze’de sikismis insanlara, Israil’in ayirim yapmaksizin topluca reva gordugu saldiri , Uluslararasi Cenevre Konvensiyonuna aykiridir”.Hemen arkasindan da Uluslararasi Insan Haklari mahkemesinin toplanmasini ve Israilli siyasi ve askeri sorumlularin belirlenmesi icin yargilanmasini istedi.

Richard Falk, yahudi ve ayni zamanda US vatandasidir.

Dogrudur, kolay aydin olunmuyor. Cok okumak ve prensip sahibi olmak gerekiyor. Oyle ki her sartlarda , inandigi prensiplerden taviz vermemesi onemlidir. Bu inanmisligindan dolayi, acimasizca elestirilmesi ve hatta iskence gormesi de mumkun. Cunku dogru olduguna inandigi prensiplerinden, asla vazgecmez. Dogrulari da, universal dogrulardir.Benim dogrularim, senin dogrularin yoktur.Dogru, dogrudur.

Etik ve moral acidan bilimsellerdir. Insani acidan durustturler, ne kadar kuvvetli olursa olsun haksisizin karsisina dikilirler. Prensiplerinin anahtar tasi, insan ve insan haklaridir. Kisilerin, en basli hak ve ozgurlukleridir.

Aydin insan, hak ve ozgurluklerin ne renginin, ne milliyetinin, ne irkinin, nede bir dininin oldugunu dusunur. O yuzden, haksizliklari, milliyetle, sosyokulturel, antrapolojik kavramlarla tartmaya hic kalkismaz.
Bu prensiplerinden vazgecerse, belki belli bir grubun, dusuncenin , milliyetin dar anlamda aydinciklari olur.

Nasil Hamas’in sivil insanlar uzerindeki terorunu lanetliyor isem, Israil devletinin terorunu de siddetle kiniyorum.
Israil devletinin kendini savunma hakki vardir. Gazze seridine yakin yerlesme yerlerindeki, Israilli vatandaslarin yasadiklari psikosizide biliyorum.Ashkelon gibi sinira yakin yerdeki Israilli vatandaslar, her an dusebilecek Hamas’in roketleri karsisinda tuvalete bile rahat gidememekteler.Her gun calinan, roket uyari sirenleri karsisinda, siginaklara kacismalarindaki hakli isyanlarina da katiliyorum.

Ancak elestirilen, askeri hedef ve sivil halk arsinda ayirim yapmayan israil politik ve askeri kararlaridir.Yoksa ne Israil vatandaslari, ne de yahudilerdir.
Yapilan elestiriler, ne Filistinli nede Israilli halklara karsidir. Benim kinadigim, teroru destekleyen ve sivilleri hedef alan , Hamas ve Israilli establishmentdir.

Gelismeler, sadece arap ve yahudi kavramlari ile aciklanamaz. Bir cok analizci, Gazze Seridi savasini, onumuzdeki subat ayinda yapilacak Israil secimlerine baglamakta.Bu savas sayesinde, sagci ve dinci partilerin kazanma sanslari artmisdir. Siyasi partilerde bunun hesabini yapmistirlar.
Secim hesabi yapilmis olabilir, ama benim gorusum , Israil ve Filistin sinirlarinin disina tasmaktadir. Onumuzdeki secimlerde Netenyahu’lu Likud’un is basina gelmesi ihtimalinde, savas Lubnan’a uzanabilecektir.
Kasim ve aralik 2008’de, Lubnan , Suriye , Iran ve Rusya arasinda diplomatik trafik yasandi.Buyuk bir ihtimalle bu devletler, Gazze harekatinin istihbaratini almislardi (Erdogan hukumetinden farkli olarak) ve Israil’in Lubnan’a saldirabilecegi ihtimali uzerine hareket etmis ve strateji gelistirmislerdi.
Lubnan gazetesi daily star 17 aralik 2008’de , Israilli ust rutbeli subaylarin bir dahaki sefere Hizbullah’i bes gun icerisinde biterecekleri aciklamasini haber yapmisti. Ayni haberi, Kudus post’da yayimladi.
Israil’in, her ne kadar hazirlik yapmis olsada, bu haberi Hizbullah’in kendisini arkadan vurmamasi icin bilerek sizdirdigini dusunuyorum. Buna ragmen, benim inancim Gazze savasinin, onumuzdeki Lubnan ve Israil secimlerinin sonucuda goz onune alinarak, Lubnan’a yayilacagidir.
En kotumser senaryo’da bunun ucuncu dunya savasina yol acabilecegidir.(Aranizdan gulumseyenler oldugunu tahmin edebiliyorum).
Bunu, en uzak ihtimal olarak goz onunde bulundurmak gerekli. Bu ihtimal kolay olabilecek bir olgu degil.Ama, cok az da olsa bu ihtimal, askeri ve siyasi paktlar sonucu mevcutdur.

Michael Suleyman onderligindeki Lubnan Ulusal Savunma Startejisi, Israil’i bir tehdid olarak tanimlamistir.Israil, Gazze’ye saldirdiginda, Suleyman ve bazi bakanlar Suriye’yi ziyaret ettiler.Kasim ayinda, Suriye savunma bakani Gen.Hasan Turkmani ve Lubnan kara kuvvetleri komutani Gen.Jean Kahveci ikili gorusmeler yaptilar.
Ayni sekilde Moskova ve Tahran’a da diplomatik gorusmeler duzenlendi.

2008in ikinci yarisindan itibaren sik yasanan diplomasi trafigi sonucunda, Rusya Lubnan’a 10 adet MIG 29ucagi hediye etti-bedava-. Lubnan ve Iran, askeri anlasma cercevesinde , orta menzilli fuzelerin verilmesi konusunda anlastilar. Hizbullah’in silahli kuvvetlerinin, Lubnan ordusu icerisinde eritilmesi konusunda anlasmaya varildi.
Lubnan yeni bir savunma stratejisi gelistirdi.Bu strateji Lubnan icindeki degisik gruplarin onayini almis durumunda.Bu yeni stratei gelistirirken, Suriye ve Iran cephesine yakin duruldu.

Israil’in , Hizbullah’i bahane edip tekrar Lubnan’a girmesi artik kolay bir karar olmayacak. Eger Israil, her seye ragmen Lubnan’a girerse , Lubnan devletini karsisinda bulacak.Lubnan’in Israil’e savas acmasi durumunda, Suriye Lubnan’in yaninda savasa katilacaktir. Suriye, askeri anlasmasindan dolayi Iran’dan yardim isteyebilir.Bu durumda, Iran’da bu savasa taraf olacaktir.
Askeri is birligi anlasmalari, yalnizca bunlarla sinirli degil. Hem Suriye hemde Iran, Rusya ile askeri isbirligi imzalamislardir. Ayrica, Iran Sanghai Isbirligi Orgutunun gozlemci uyesidir.Bu organizasyona, orta asya ulkeleri ve Cin de uyedir.

Diger tarafdan, Israil’in Iran tarafindan saldiriya ugramasi durumunda, USA ve NATO, Israil’in yardimina kosacaktir. Turkiye, NATO uyesi olmakla birlikte, Israil ile ikili askeri is birligi anlasmasida mevcuttur. Bu anlasmalar geregi, en azindan hava sahasini ve Incirlik (Hakkari’de de gizli hava ussu acildigi bildiriliyor) uslerini NATO kuvvetlerine acmak zorundadir.Bu durumda zaten, “casus belli” – savas sebebidir.

Bu senaryo, ufak bir ihtimal tasisada mumkun olabilecek bir gelismedir. Birinci Dunya Savasinin genis bir alana yayilmasinin sebebi askeri, siyasi ve ekonomik paktlarin bir sonucudur.

Ayni sekilde, Filistin denince ne Sii islamci Hamas’i nede laik FKO’nu anlamamak gerekir. Hamas, Siidir ve Islamci bir partidir ve terorist bir orgut olarak batililarca kabul edilmistir.. FKO ile yonetim kavgasi icindedir.
Ayrica ne Suudi Arabistan, ne Misir, Iran yorungesinde bir Hamas’in guc merkezi olmasini, kendi cikarlari acisindan uygun gormez. Abu Mazen’in FKO , uluslarasi destege sahipdir. Laikligi savunur ama 2006 secimlerini kaybetmesine sebep olan yolsuzluga girtlagina kadar batmisdir.
Butun bu ortadogu denlemleri icerisinde, halklar birbirlerine kirdirilmaktadir.
Hamas, uluslararasi gozlemcilerinde katildigi 2006 secimlerini demokratik olarak kazanmis bir partidir.Bu secimleri kazanmasi , basta Israil olmak uzere AB ve US tarafindan, islamci bir parti olmasi nedeniyle hos karsilanmamistir. Hamas, Gazze Seridine sikistirilmistir.Askeri abluka altina alinmis ve ekonomik ambargo uygulanmistir. Gazze seridindeki 1,5 milyon filistinlinin yurt disina cikisi kontrol edilirken, ulkeye benzin, gida ve saglik malzemelerinin girisi , uzun bir sure engellenirken, koylulerin evlerine tarlalarina el koyunurken, Hamas’dan savasmasinin disinda ne beklenebilirdiki?
Disarida dusman seni abluka altina almis , nefes aldirmiyor. Boyle bir tepkinin dogmasindan normal baska ne olabilir.(Hamas’i destekledigim dusunulmesin, padece sebep sonuc iliskisini aciklamaya calisiyorum) Israil’in taktiklerinin sonucunda , Filistin ve cocuklari, her gun kinle beslenmektedir. Bu kin, bu taktiklerle asla sona ermeyecektir.Israil , bu taktikleri secim stratejisi olarak gormektedir.Israil’in asiri sagci, asiri dinci yonetimleri uzaklastirilmadikca bu istirap her iki tarafdanda can almaya devam edecektir.
Yanlis olan budur.Bunu gormek icin aydin olmaya da gerek yok.

Amos Oz gibi Israilli aydinlar ve Sami Nair gibi Arap aydinlar, halklarin yanindadir. Amos Oz, Israil’de yasamasina ragmen, hukumetlerinin barbarligi karsisinda susmamaktadir. Haaretz gazetesini okudugunuzda, onun gibi bu vahsi politikalari elestiren onlarca aydini bulabilirsiniz. Bu aydinlarin dogrulari aynidir.Hem Araplar, hemde Israilliler icin dogrudur.
Eger aydin isek, PKK’nin sivil olumlerini elestirirken, eger oldu ise Turk askerininde siviller uzerinde yarattigi keyfi olumleri elestirmek durumundayiz. Turk Devletinin ceteler eli ile suc islemesini de ayni sebeplerle kinayabilmeliyiz.
Turk-Israil askeri anlasmalarini, NATO uyeligini, Afganistan’a gonderilen askerlerin ne icin savastigini da , hukumetten sorabilmeliyiz. Guantanamo’ya usulsuzce gonderilen savas esirlerinin, yasalara aykiri olmasina ragmen neden Incirlikten gecisine, TC hukumetlerin izin verdigini sorabilmeliyiz.
Ayni , Bosna’da ve Kosovo’da , Sirp hukumetinin yaptigi vahseti kinarken yaptigimiz gibi.Bu kinama Sirp halkina karsi degildir, Sirp politik ve askeri sorumlularina karsidir. Ayni kaygilarla, aydinlar Saddam’in halepce katliamini da kinamistirlar.
Aydinlar halklari degil, suclu idareleri sikayet etmek durumundadir. Bunun icinde hic bir ideolojiye yaslanmak durumu yoktur, iyi ve kotuyu, hakli ve haksizi ayirt edebilmek yeterlidir.

1970 li yillarda, gercek Turk aydinlari Filistin davasina arka cikmislardir.Bunu, dini yada siyasi kaygilardan dolayi yapmamislardir. Ezilenlerin yaninda olmak, ezilen halklarla dayanisma adina yapmislardir.Yoksa sadece, anti amerikanci ve pro-sovyet celiskisi arsindaki cephelesmenin bir sonucu degildir. Bunu sadece Sovyetlere karsi USA celiskisi icerisinde degerlendirip tepki verenler de aydincik olarak kalmislardir.

Aslinda bugun yazma niyetim yoktu , varsa bile diger bir konuda yazmayi dusunuyordum. Beni buna iten, sevdigim ve cok saydigim Zeki Aydin ve Murat Guler abilerimin yorumlari olmustur.
Kalplerini kirmadigimi umit ederim.
Selamlar,
Ergun Citlak

Gazze Saldirisinin Anlami



(Asagidaki yazi 09 Ocak 2009 senesinde yayinlanmistir)




Napoleón Bonapart,” Uluslararasi anlasmazliklar,kargasalar dis politkalara yon vermemeli , tam tersi dis politikalar uluslararasi anlasmazliklari belirlemelidir demis zamaninda.



Bugun Israil’in Gazze Seridine yaptigi saldirilarin aciklamasi Napolyon’un deyisinin bir ozetidir. Israil’in dis politika stratejisi, Gazze saldirisinin yapilmasini ongormektedir.Yani, bir cok boyali basinda soylendigi gibi Israil’in dozajini kacirdigi askeri cevabi, Hamas’in salladigi bir kac roketli saldiri yuzunden degildir.

Israil gibi senenin hergunu guvenlik sorunu ile yatip kalkan bir ulkede, uzun yillara dayanan stratejiler cok oncesinden belirlenir. Ana hedefler belirlendikten sonra, A ve B, hatta C planlari masaya yatirilir. Ortadogu gibi, etnik, dini ve kulturel farkliligin her kilometrede degisdigi bir cografyada , ekonomik, askeri ,kulturel,dini , politik , mafya girift iliskileri , sosyal labaratuvarlarda toplum muhendislerince masaya yatirilip , nesterle lime lime edilir. Elde edilen sonuclar, suzgecden gecirilip uygulamaya sokulur.

Israil’in Gazze seridine saldirisini, olusan yeni durumu goz onunde bulundurarak, bir tepki saldirisi oldugunu , yani Hamas’in iptidai, ev yapimi, hedefinden cok farkli yerlere dusen, ayarsiz,kisa menzilli roket saldirilarina karsi cevap hakkini kullandigini dusunerek yaptigini varsayan var ise, buyuk bir yanilgi icindedir.Buna inanmak safdillikdir, illada inanmak isteyen varsa zaten bu savasta tarafdir.

Uzun zamandan sonra, yaklasik on gunden sonra Turkiye gazetelerini bugun tarama firsatim oldu. Dun , gazetelerde ne yorumlar yapildi bilemiyorum, bugun yapilanlar arasinda ,Gazze ile ilgili cok fazla yorum yazisi goremedim. Ergenekon davasindaki gelismeler , gundeme oturmus vaziyette.

Ergenekon ve Gazze saldirilari, birbiri ile iliskilidir.Oynanan oyunda iki farkli cephedir.Asil cephe, Israil’in odaklandigi plandir. Ergenekon benzeri cepheler , plan icerisindeki tum cevre ulkelerde , gerekli gorulen yerlerde acilmistir.

Israil, Gazze Seridinde actigi savasin kisa olmayacagini, ne kadar surecegini soyleyemeyecegini resmi agizlarindan soyledi. Ben size bu savasin ne kadar surecegini soyleyeyim: Asagi yukari bir AY.

Bunu neye dayanarak soyledigimide aciklayayim. Yaptigim ne bir analiz nede bir sentezin sonucu. Sadece, Israil’in 1996 senesinden itibaren devamli gelistirdigi, strateji raporlarinda soyleniyordu da ondan. Sonra oyle gizli kapakli, askeri sir’da degil.Isteyen bu soylemleri, yetkili agizlarin 2001-2007 arasinda yaptiklari demeclerde gorebilir. Bu soylemleri , ortada fol yok yumurta yokken, bazi gazetelerde gordugunuzde uzerinde durmadan geciyoruz, magazín haberlerine takiliyoruz. Ne anlama geldigini goremiyoruz. Resmi soylemler, satir aralarinda flu olup kayboluyor.

2005 senesinden itibaren sizlere usanmadan Iran’a karsi olasi bir saldiridan bahsettim durdum. Iran’a saldiri gerceklesmedi ama hic bir zamanda rafa kaldirilmadi.
Sadece zamani bekleniyor.

Bu saldirinin olabilecegini, daha sonraki yillarda, AB ve USA resmi sozculeri de dile getirdi. Bunu tekrar dile getirmemin sebebi, bugun merkez ve cevre ulkelrinde yasanan gelismelerin buyuk bir cogunlugu bir stratejinin yansimalaridir. Bu Anglo-Amerikan planinin adida Buyuk Ortadogu Projesidir.Israil, bu planin on cephesindeki savascisidir. Iran ise hedefdeki en onemli lokmadir.
Bu projenin askeri ittifakanin adida , NATO’dur. Amerika, UK, Almanya ve Fransa bu ittifakin agir toplaridir. USA ve AB arasinda zaman zaman farkliliklar yasanmis olsada 2005 senesinden itibaren buyuk bir uyum icerinde NATO’ya sarilmistirlar.

NATO ve Israil , onumuzdeki kisa zaman dilimi icerisinde , Ortadogu’da, ozellikle
Iran ve Suriye acmazlarinda onemli gorevler alacaktir.

Turkiye’ye gelince, NATO uyesi olmasinin yaninda Israil’le ikili stratejik anlasmasi vardir.Bunun ayrintilarini, daha once burada yazmisdim.Israil ve Turkiye, su an icin Dogu Akdeniz bolgesinde en onemli iki kolluk kuvvetidir.


Israil’in Gazze harekatinin asagi yukari BIR AY surecegini soyledim.Bir adim daha atayim, harekat tamamlandiginda, NATO askerleri Gazze seridine ve Bati Seria’ya , ateskes sartlarini takip etmekle gorevli olarak sokulacaktir.Bunu neye dayanarak iddia mi ediyorum.Cok basit, hazirlanan senaryolarda bu ongoruluyor.
Israil’in Gazze seridine saldirisindan once, hapishanelerindeki 200 Fetih orgutu elemanini serbest biraktigini soylemistim.Bunu baris sartlarini saglamak icin degil, Mahmut Abbas’in konumunu, Hamas’a karsi kuvvetlendirmek icin yaptigini soylemistim. Amac, Hamas’i izole etmek, eritmek.Bunu yaparkende de Filistin Kurtulus Orgutunun, Misir’in,S.Arabistanin destegini aldi. Cunku, Hamas sii idi, Iran’in nufuzu altinda idi.Misir ve S.Arabistan’da , bolgede Iran nufuzunun, Sii etkisinin artmasini kendi menfaatlerine aykiri goruyordu. Hep birlikte, Gazze Serid’ini abluka altina aldilar, Gazze’yi acliga, yoksulluga mahkum ederek , buyuk bir toplama kampina donusturduler. Oysa Hamas, rengi ne olursa olsun Filistinlilerin oylari ile demokratik secimleri kazanmis bir parti idi.

Hamas’in dunya goruslerine sempati duydugumu soyleyemem. Ama bu, S.Arabistan, Misir yada diger arap devletlerinin iki yuzlu politikalarini elestirmeme engel degildir. Gazze seridine sikistirilmis, olume mahkum edilen sucsuz Filistinlilerin, bu buyuk oyunda heba edilmesini protesto étmeme engel, hic degildir. Kaldiki ,Filistinlilerin buyuk cogunlugu demokratik secimlerde Hamas’i iktidara getirmistir.
Olay Insanlik dramidir, etikdir, partiler ustudur. Oyle gorulmelidir.

Ortadogu’da Israil-Filistin baris gorusmeleri her nedense , USA’nin buyuk bir tezgahi sahneye koymasindan hemen once icat edilir.
1991 ilk Irak savasindan hemen once, Oslo baris gorusmeleri duzenlenmistir. Ikinci Irak savasindan hemen once 2002-2003’de, Annapolis Arap- Israil baris gorusmeleri tezgahlanmistir. Bu planin raportor’u Suudi Arabistan gozukmekle birlikte, bu plan Anglo-Amerikan ittifakinca kendisine dikte ettirilmistir.
Amac, Irak savaslarinin, Arap ulkelerinde yaratacagi hosnutsuzlugu bertaraf edebilmektir.Filistin sorunu, tum Islam ulkelerinde, sempati ile desteklenmektedir.Bu yonde baris gorusmelerinin baslatilmasi , bu ulkelerde olumlu kamuoyu yaratmaktadir.

USA ve Israil, Hamas’in secimleri kazanacagini ongoruyordu.O yuzden , HAMAs’in zayiflatilmasi adina, Mahmut Abbas’li Filistin yonetimine tum destegini verdi. Hamas’i Gazze seridine sikistirdi.El Fetih orgutunun , Hamas militanlarina karsi savasmasini tesvik etti. Bir cok El Fetih militaninin, Israil kodeslerinden serbest birakilmasi karsisinda, demir yumruk Muhammet Dahlan’dan(US tungemerali Keith Dayton’in kontrolunde), Hamas’in roketlerini susturmasi istendi. Buna karsilik Hamas’in tek hamlesi, Filistinlilerin birligi cagrisini savunmasi idi.

Secilmis hukumet Hamas’i diplomatik olarak tranimayan Suudi Arabistan, duruma yeniden bir ayar vermek icin, Mekke anlasmasina Hamas’i davet etti.Bu anlasmanin sonucunda, Hamas ve El Fetih’in ortak hukmet yonetimi kabul edildi. Tek secilmis hukumet Hamas, bu anlasma ile kandirilmis oldu.Muhammed Dahlan’in hamlesi ile el Fetih hukumetten cekildi. Mahmud Abbas’li El fetih bati seria’yi yonetirken, Basbkan Haniye ve Hamas, Gazze’nin yonetmeye basladi.
El fetih ve Hamas, arasinda ic catismalar basladigi gibi, Abbas Bati seria’daki Filistin yonetiminin , Filistin Halkinin tek temsilcisi oldugunu dunyaya gecdi.USA, AB ve Israil tarafindan da bu boyle kabul edildi.

Yeni Ortadogu Projesi, Sarkozy’nin Akdeniz Birligi inisiyatifi, S.Arabistan’in 2002 Annapolis arap inisiyatiflerinin hepsinin tek ortak yani, Arap ekonomilerinin Israil ekonomisi ile entegre olmasidir. Ayni plan, tekrar tekrar isitilip sunulmaktadir.

Gazze seridine NATO yada benzeri askeri gucler yerlestirilecektir.2002 Annapolis baris gorusmelerinde boyle istenmistir.2004 senesinde, Fransa Disisleri bakani, Dominique de Villepin, Gazze seridine yabanci askerlerin sevkedilmesini,ikinci baris gorusmelerinin devami icin on gormustur. Gazze seridine , AB yada OTAN guclerinin sokulmasi istenmektedir, ayni Lubnan’da yapildigi gibi.

Israi’in 2006 Lubnan harekatini inceleyen gorus yazimi burada paylasmistim.Her gecen gun, dunya basinindan takip ettigimiz kadari ile Israil’in Lubnan harekatinin , iki askerin kacirilmasi nedeni ile degil, Israil, USA ve NATO’nun daha onceden senaryoladigi bir plan oldugu ortaya cimaktadir. Israil, Lubnan’i kuzeyden guneye, beklenenin cok ustunde birtepki ile tum alt yapisini bombalarken, ayni gunlerde Gazze seridinde de harekata baslamistir. Bu harekatlarin sonucunda, Lubnan-Israil sinirinda, Hizbullah’in katyusa menzilleri goz onune alinarak tampón bir bolge olusturulmus, bu bolgeye de AB-NATO gucleri yerlestirilmistir.Ayni amac, Filistin bolgeleri icinde uygulanacaktir.

Aslinda, Lubnan savasindan USA’nin beklentileri savasin bolgesel bir savasa donusmesi iken, Israil’in Suriye’ye karsi pasif davranisi bunun bolgeye Iran’a yayilmasini onlemistir.USA diplomatlari, BM’de Israil’e karsi karar alinmasini baltayarak, Israil’e, Suriye’ye saldirabilmesi icin zaman kazanmaya calismislardir.Israil, bunlara ragmen, bu adimi atamamistir. Lubnan’in altyapisini yokederek ve guney lubnan’a 3 milyon “Cluster Bomb” yagdirarak( Cluster bombalar, kucuk mayinlardan olusmus bir bomba gibidir. Genis bir alana yayilan ,kara mayinlari gibi isler, amac daha genis bir ortadogu svasinda Hizbullah’in Israil’e hareketeini engellemekdir) geri cekilmistir.
Amerikalilar,Israil’e bu yuzden kizgindirlar.Bu yorumlar gazetelerde aciklandi.

Israil, uzun zamandir NATO’ya yada AB’ne tam uye olabilmeyi stratejik bir gol olarak gormustur.Bunu dile getiren Avigdor Lieberman’dir.
2006 senesinde , Israil Stratejik Isler Bakani ve basbakan yardimcisi , Avigdor Lieberman, NATO baris gucu askerlerinin ,Israil’in Lubnan ve Gazze Seridi harekatindan hemen sonra , Gazze Seridine yerlestirilmelerini solemistir. Hatta, Condoleezza Rice ve US akerlerinin onunde, 30.000 NATO askerinin Gazze’ye yerlesmesi gerektigini israrla bildirmistir.

2007 senesi martinda, Israil savunma bakani, Amir Peretz,Israil askerlerinin Gazze’de askeri operasyon gerceklestirmesi icin musaadesi oldugunu aciklamistir.

Avigdor Liebermann, 1 ocak 2007 Haaretz gazetesinde soylendigine gore, Suriye ve Iran’a karsi yapilacak harekatin ayrintilarini US ve NATO birimleri ile ele almistir.Israil’in NATO ile stratejik anlasmalari mevcuttur.Turkiye ile de mevcuttur.Turkiye, USA ve Israil , Dogu akdenizde ortak harekatlar gerceklestirmektedir. Israil-Turkiye cok yonlu aanlasmasinin askeri isbirligini, daha once bu gruba gondermistim.
Genis capli bir ortadogusavasinda, Turkiye hem NATO hemde Israil isbirligi anlasmasi geregi, bu savasin tarafi olur.Bu savas kendi rizasinin disinda gelisse bile. Boyle bir durumda, kendi savasi olmamasina ragmen, savasdan yarali ve gucsuz cikabilir.

2007 senesinin sonlarinda Israil , USA, AB ve NATO’dan Iran saldirisina karsi “yesil isik”yandigini iddia ediyordu.

Aslinda , Israil’in Lubnan’da duraksamasi sonucu gerceklesmeyen Iran-Suriye savasi , 2006’da Israil tarafindan ekim aylarinda gerceklestirilecekdi.Israil’in baslatacagi Iran-Suriye savasi sadece bati basinlarindan degil bizzat Suriye ve Ortadogu basinlarinda bekleniyordu. Hala onumde duran, 11 Ekim tarihli aciklamaya gore, Suriye sivil savunma ve yedekleri seferberlige cagirmisti. 9 Ekim’de Suriye savunma bakani Gen.Hasan Turkmeni silahli kuvetlerine herhangi bir saldiriya karsi hazirolun emri verdi.Devlet ve askeri hastahaneler teyakkuz durumuna gecirildi.Genel Kurmay Baskani, Suriye’nin kendisine yoneltilecek herhangi bi saldiriyi puskurtmeye asir oldugunu acikladi.Diger bir demec ayni tarihlerde Baskan Basar Esad tarafindan, Tunus gunlukgazetesi Al-shorouk’a verildi.Buna gore Esad , Israil ve USA’nin Iran’a saldiracagi teziuzerinde calisdigini ifade etti.

Bu olasi saldiriyi bekleyenler arasinda ,Pakistan Askeri Istihbarat sefi (ISI) Gen.Hamit Gul’de vardi. Hamit Gul, 8agustos’da Pakistan Tribune verdigi demecde, USA ve Israil’in , Iran ve Suriye’ye Ekim’de saldiracagini iddia etti.Ayrica, Iran ve Suriye’den sonra siranin S.Arabistan ve Pakistan’a gelecegini de ekledi.

Buna benzer onlarca siyaset ve diplomasi uzmanlari bu yonde gorus bildirdiler.

Hazirán 2007’de Avigdor Liebeman ve Irsail ust duzey askeri uzmanlari, Bruksel’de NATO ile ust duzeyde toplantilar yaptilar. YediothAhronoth, 28 Haziran, Ronny Sofer’a gore bu toplantida NATO askerlerinin Gazze seridine yerlestirilmesi ele alinmistir.Bu toplantiya NATO adina, Genel sekreter yardimcisi Italyan Alessandro Minuto Rizzo katilmistir. Ayrica, Iran’in hava saldirasina karsilik Israil savunma gucunun artirilmasi ve Iran ¡a karsi istihbarat palasiminin derinlestirilmesi anlasmalari ele alinmistir.

Avigdor Lieberman, Israil’e donusunde Israil askeri radyosuna, US, AB ve NATO’nun Israil’e Iran’a saldiri konusunda yesil isik yaktigini aciklamistir.(Azeri Press Agency ,11temmuz 2007. Lieberman Moldavya’da dogmus olmasina ragmen uzun yillar Baku’de bulnmustur.)

Bakin AB’nin dis isleri sozcusu ve guvenlik sefi, Ispanyol “Sosyalistcik” Javier Solana ,2007’de Alman Der Tagasspiegel’e su aciklamayi yapti. “Iran zor bir ulke, Israil’in ,Iran’i dengeleyecek(mucadele edecek) guce sahip olmadigi goruluyor”
(Original ifadesi : “Iran is complicated country and it doesn’t seem that Israil has the power to counter – challenge- it.”

AB birligi olasi bir catismada, Israil’in yaninda saf tutacagini resmi agizlardan soylemektedir.Bunu kamuoyunu buna alistirma adina yapmaktadir. AB,US ve NATO resmi agizlarindan, Lieberman ustu kapali bu guvence verilmistir.Lieberman, bu guclerin, Israil’in Iran’a saldirmasi durumunda, yardimina kosacaklarini ima ettigini Israil Ordu radyosunda duyurmustur.

Uzmanlar, Israil’in tek basina, cok hevesli olmasina ragmen, Iran ile bas edemeyecegine inanmaktadir.Askeri acidan, Iran ,Israil’e ustunluk saglamaktadir.Israil, Iran’a genis bir savasin baslamasina neden olacak hava saldirisini yapabilecekdir.Ama bu savasi devem ettirecek gucden yoksundur.Iran, gerek direk gerekse bolgedeki nufuzu sayesinde Israil’i vurabilecek askere gucu sahiptir.
Avigdor Lieberman, Iran saldirisindan hemen sonra US,AB ve NATO’nun Israilin yardimina derhal gelecegini teyit etmekdedir.NATO erken uyari sistemi kumandani, gen.Axel Tuttelman , Israil askerlerine Iranlilara karsi devreye gireceginin garantisini vermistir.

Iran’in elimine edilmesi Anglo-American planidir.Ancak, savasi baslatacak politik gucleri yoktur.Kamuoyunu buna ikna etmesi oldukca gucdur. Israil’in bunu baslatmasi ve batinin buna sonradan dahil olmasi daha kolaydir.Kamuoyuna saldirgan Iran karsisinda Israil’lilerin yasama hakki oldugunu ve savunulmasi gerektigi empoze edilecektir. Kamuoyunun yonlendirilmesi, psikolojik savas yada desinformasyon , gorsel basin araciligi ile oldukca kolay bir istir. Iran’in nukller silah sahip olmak istedigi, yada Saddam’in kitlesel imha silahlari oldugu , ne tehlikeli oldugu yalani dunyaya savas sebebi olarak lanse edilmedimi?

Bunu subat 2008’de , Norman Podhoretz aynen bu sekilde aciklamis.Podhoretz Bush idaresinin dis política uzmanlarindan biri.

Anthony Cordesman’in bir calismasina dayanarak, bu Podhoretz Israil’in Arab komssularinida elimine etmesi gerektigi tezini one surmus.Podhoretz’in sozleri aynen soyle:

“ In the grisly scenario Cordesman draws, tens of millions would indeed die, but israel-despite the decimation of its civilian population and the destruction of its major cities-would survive, even if just barely, as a funcioning society.Not so Iran, and not its ‘ key Arab(neighbours),’ particularly Egypt and Syria, which Cordesman thinks Israel would also have to target in order to ensure that no other power can capitalize on an Iranian strike.Furthermore, Israel might be driven in desperation to go after the oil wells, refinerie, and ports in the persian Gulf”.

Ocak 2008’de Bush, Sarkozy ve NATO genel sekreteri Jacob de Hopo Scheffer, korfeze ziyeretlerde bulundular. NATO, korfezde Iran’in kontrol edilmesinde calisabilecegini ifade etti.

Sarkozy, Le Nouvel Observateur’a Aralik2007’de , Israil’in Iran’a saldirmasi, US’in Iran’a saldirmasindan daha kuvvetli bir ihtimaldir demis.Hizbullah’in
Karizmatik lideri, genel sekreteri Hasan Nasrallah, Tel Aviv’i bu yonde uyardi.
Iran savunma bakani, Amiral Ali Samgani, 2004 senesinde Israil’in saldirmasi durumunda, Iran’in USA ‘ya karsi cephe acaccigini bildirdi.Hizbullah, Israil’in arkasinda USA’nin yeni ortadogu planlari oldugunu soyluyor.

Israil’in Gazze seruveni, bugunun sartlarinda ortaya cikmamistir.Israil, bu harekata “Dokme Kursun” operasyonu adini verdi(Ingilizcesi Cast Lead),aslinda operasyonun original adi “ Operation Justified vengeance” dir. Planin babasi, Meir Dagan’dir.Dagan, Sharon’un eski silah arkadasi olan emekli bir generaldir, suan da Mossad’in basindadir.
Plan,2001 senesinde Sharon hukumeti tarafindan hazirlatilmistir. Dagan planinda, planin uygulanabilmesi icin once Yasar Arafat’in elimine edilmesi gerekmektedir. Bu plan, Gazze seridinde 30.000 Israil askeri ile kanli ve buyuk bir harekat sunmustur.

Bu yuzden, bugun uygulanan Israil siddeti, bu planin rotus edilmis halidir.

Gazze seridi ile Ergenekon davasi arasinda iliski kurarken, buyuk planin birer parcalari olmasina olan inancimdan dolayi o baglantiyi kurdum. Ayni sebeple, Gurcistan’daki gelismeler, yada Afganistan’daki, Pakistandaki, hatta Bombay’daki gelismeler karsisinda Ergenekon davsi arasinda iliski kurabilmekteyim. Guneydogu Anadolu, PKK, Kuzey Irak , Kurt iliskileride , Ergenekon davasinin tanjantidir, teyetindedir.

Israil’in PJAK (PKK)yi destekledigini , Kuzey Irak’da 2400 israilli askeri uzmaninin bulundugunu, Ardan Zenturk, 11eylul2007 senesinde , Star gazetesinde yazdi.O makalesinde , bir paragrafinda soyle diyor Zenturk:

“Boylece , Guney Lubnan ve Filistin’in Gazze Serid’inden sonra Kuzey Irak’da, Mesut Barzani-Celal talaban ikilisinin ‘ var olmak il teslim olmayi birbirine karistiran’ politikalari nedeniyle cok boyutlu ve kanli denklemin icine cekilmistir.” diyor.

Kastettigi, Iran-Israil,US mucadelesinin yeni cephesi Kuzey Irak olmustur.Lieberman, PJAK (PKK)’a gelismis silah sistemlerini verdigini acikladi.
PKK’nin eline gecen bu modern silahlarin adresinin Israil oldugunu teyit etmis oldu.Iran, Kuzey Irak’in giderek Israil’in nufuzuna gectigini bagimakta.Eger, gerekirse Kuzey Irak’i Lubnan’a dondureceginin sinyallerini de gondermekte.

Ortaasya- Ortadogu ekseninde, bir cok cephenin ortasinda yer alan Turkiye, elbette bu oyunlarin etki alanindadir. Cok denklemli, cok girft iliski-cikar yumagi, Turkiye’nin gundemini mesguledecektir. Elbete Turkiyenin, kendi tarihsel, sosyo-politik bilesenleri, Turkiye gundeminde sahne alacak. Tehlikeli olan, bizim disimizdaki dinamiklerin, oynanan buyuk oyunda avantajli duruma gecebilmek icin, Turkiye’yi kendi yanina cekmek ugrasilari olacakdir. Turkiye,bu buyuk oyunda onemli bir oyuncudur. Hatta, sunuda soyleyebiliriz, Turkiye’nin taraf oldugu cephe bu oyunun kazani olabilecektir. Bulanik gunlerden gecmekteyiz, Turkiye’yi bir sis perdési kaplamis durumda. Kimlikler, birbirine karistirilmkta.Akillar bulandirilmakta. Silahli Kuvvetlerde, deisik kimlikler genel Kurmay seviyesine kadar cikdi.Ornek olsun diye soyluyorum, Gen.Buyukanit ile Gen.Isik Kosaner’in gorusleri tek tip degildir. Ozellikle Israil ittifakinda gecmisde ayri dusmuslerdir.Gen.Isik Kosaner, iki yilda bir duzenlenen Israil-Turkiye askeri gorusmelerine katilmayi reddeden bir subaydir.Turkiye’nin cikarinin bu yonde olmadigini savunmaktadir.2013 senesinde, Genel Kurmay baskani olmasi beklenmesine ragmen, buyuk birihtimalle onlem alinip emekliye sevkedilecegine inancim var. Yanlis anlasilmasini onlemek icin, her iki subayda Turkiye’nin cikarlarini her seyden once tutmaktadir.Ancak bunun farkli yollardan elde edilebilecegine inanmislardir.

Turkiye’nin kendi politik ,etnik, farkliliklari avantaj olmasi gerekirken, dezavantaja donusturulmektedir. Ekonomiside cok kirilgandir.Dis tehdidlere, bu istikrarsiz ortamda karsi koyacak ekonomik gucu yokdur. Ornegin, istesede Kuzey Irak’a yapacagi genis capli bir operasyonun altindan kalkacak ekonomik saglamligi yoktur.Ipler disardadir, Turkiye’yi istediklerinde tehdid edebilmektedirler.Bu tehdid cogu zaman dost diye tanidigimiz ulkelerden gelmektedir. Turkiye’nin en ihtiyaci olan sey , ic istikrarini saglayabilmesi, farkliliklarini asabilmesi, ve ekonmik seferberlik ilan etmesidir. Ancak,bu hali hazirdaki tek kutuplu kuresel sistemin carki icerisinde oldukca zor bir durumdur.
Belki, derin bir kirilmanin arkasindan bunun saglanabilmesi ihtimali cok daha fazla olacaktir.

Diger ihtimal , yayilmaci olmayan ulus-devletler birliginin , kureselci emperyalist gucleri dengeleyecek yada geri adim attiracak kadar bir guce ulasmasinda olacakdir.

Yada , gemileri yakip Alexandr Dugin’ci olacagiz.Yani Avrasyaci olacagiz, avrasya guc birligine girecegiz.

Butun cozumler, hayaller kadar uzak ve utopik gorunuyor.....

Selamlar,

Ergun Citlak