martes, 3 de febrero de 2009










Birinci yuzyilda dunyada yaklasik 200milyon insanin yasadigi hesaplanmis.Birinci yuzyildan gunumuze degin, dunya nufusu, kanli savaslara ve buyuk olumlere yol acan felaketlere ragmen giderek artan oranlarda katlanmaktadi. Oyleki 1830 yilinda, dunya nufusu bir milyara ulasmistir. Iki milyara ulasmasi sadece bir yuzyil surmus, 1930 yilinda iki milyara ulasmisiz. Yani bu 100yillik sure icerisinde, insanoglu bir milyar kisi artmis.
Uc milyara ne zaman ulasmisiz?
1960 senesinde, sadece 30 yil gecmis.

4 milyara ise sadece 15 yil sonra 1975 senesinde ulasilmis. Buyume,bas dondurucu hizda devam etmisdir. Cunku, 5 milyara ulasilmasi , bu sefer sadece 12 yil surmus.Dunya nufusu 1987 yilinda , benim mezun oldugum sene, 5 milyar olmus.
1997/1998 senesinde nihayet 6milyara ulasmis.Bu sefer daha da hizli olarak, 10 yillik zaman araligi ile yeni bir nufus patlamasi rekoru kirilmistir.

Bugun , herhalde 6,8 milyar civarindayiz.7 milyari, kabaca 2010 senesinde gormemiz mumkun. Bu buyume hizi baz alinarak yapilan hesaplamalar 2025 senesinde yaklasik 8,5 milyar, 2050 senesinde yaklasik 10 milyar , 2150 senesinde yaklasik 12,5 milyar olacagimizi ongoruyor.

(Bazi kaynaklarda, bu sayilar farkli gosteriliyor.Ben,en guvenli oldugunu dusundugum kaynagi kullandim)

Nufus artisindaki ivme farkliliklarinin bilimsel aciklamasini yapacak pozisyonda degilim. Ancak, nispeten dunya capinda savaslarin az goruldugu, baska bir degisle baris hukum surdugu yillarda, olumlerin sayisinin daha az olmasindan nufus oranlarinda, goreceli bir artis yasandigini dusunuyorum.
Ayni sekilde, teknolijik ve bilim gelisdikce, savas disindaki olumlerde de bir azalma olacagi mantikli gozukuyor.Son yillardaki artis hizinin yavaslamasinda, ozellikle ucuncu dunya ulkelerinde uygulanan, dogum kontrol mekanizmalarini iceren kampanyalarin olumlu bir etkisi olmustur.Ama en cokda, yoksulluk ve hastaliklarla mucadele etmekde ekonomik, teknolijik ve tibbi imkanlardan yoksun olan ucuncu dunya ulkelerinde yasanan toplu olumlerin etkisi olmustur.

Avrupa’da 1650 senesinde ortalama omur suresi sadece 30 yil iken, saglik alanindaki gelismelerle, bu ortalama omur suresi 1968 senesinde 53 yas, 1990 senesinde 66 yasa yukselmis.

Zamaninda US baskan yardimcisi olan, Al Gore soyle demis:” Insanoglunun 2 milyara ulasmasi icin 10.000 jenerasyonun gecmesi gerekmis.Oysa dogdugum gunden itibaren gecen 46 yilda insanoglu 3 milyardan 6 milyara gecmis.”

Dunya nufusu senede yaklasik 90 milyon artmakta. Yani hersene bir bucuk Turkiye dogmakta.

Dunya nufusundaki artis homojen bir artis degildir. Ornegin Avrupa her gecen sene, daha az ve yasli olurken, ucuncu dunya ulkeleri her gecen gun daha kalabalik ve genc olmaktadir. En hizli artis , senelik yuzde 3 orani ile Afrikada. Onu 2,1 ile Guney Amerika ve 2 ile Asya izlemekte. Avrupa 0,2 , Kuzey Amerika ise 0,8 oranlarinda. Avrupa ve Kuzey Amerika’daki artislar da, buyuk bir oranda alinan gocmenler sayesinde olmakta.Ornegin bugun Ispanya nufusu artmaktadir, sebebi yabancilardir.Avrupa’nin goc almayacagini varsaysak, 2050 yilinda, nufus yasliligindan , calisma kollarinda buyuk bir eksiklik duyulacak, ekonomisi cokecekdir.Bugun calisan uc kisi,bir emeklinin masraflarini karsilamaktadir.

Ulke bazinda, ornek olarak buldugum yaklasik senelik artislarida soyle:
Uganda yuzde 3,4, Banglades yuzde 2,6, USA yuzde 0,7 , Hollanda ve Japonya yuzde 0,4. Buradanda goruldugu uzere gelismis ulkelerde nufus artisi cok dusukdur.
Nufus yogunlugu da,ulkeler gore homojen degildir.Asya yogunlugun en fazla oldugu kita.

Tabii butun bu numaralar bazi gerceleri ortaya koyuyor. Giderek dahada kalabaliklasan ucuncu dunya ulkeleri, bir tarafdan ulkenin daha da fakirlesmesine yol acmaktadir.Artan nufus ile, ustesinden gelinmeyi bekleyen makro sorunlar daha da artmaktadir. Daha cok okul, daha cok doktor,daha cok hastahane, daha cok ilac,daha cok is, daha cok yemek ,daha cok enerji ve su vs gerekmektedir.
Ulkelerin genelde kit olan dogal kaynaklarindan elde edilen gelir, artan nufusun getirdigi bu ihtyaclari karsilayamama durumuna dusmektedir.
Ulke IMF yada ozel yollardan verilen kredilerle , kisir bir dongu halinde bu sefalete omur boyu mahkum olmaktadir.Artan nufus,her gecen sene deligin daha da buyumesine yol acmaktadir.
Egitim, saglik, yiyecek ve altyapi gibi onemli yasamsal sorunlar icin ayrilabilecek para artan nufusa hizmet goturmeye her sefer daha da yetersiz kaldigindan olumlerde onemli artislar gorulmektedir. Yasanan aclik ve yokluk, buyuk yerlesim yerlerinde suc oranlarini da artirmaktadir.Orta siniflarin yasadigi semtlerde sehir gerillalari, gansgester organizasyonlari filizlenebilmektedir.
Devletin, yasama,yurutme ve yargi birimlerinde yolsuzluklar salgin bir hastalik gibi yayilmaktadir.Devlet, vatandaslarina karsi yerine getirmekle sorumlu oldugu, temel ihtiyaclari saglayamama durumuna dusmektedir.Ne egitim, ne saglik, ne guvenlik ....

Turkiye’deki gibi,siniflar arasinda hatiri sayilir ekonomik farkliliklarinin yasandigi sehirlerde, bu insanlar celiskileri yada caresizliklerini ve isyanlarini, asiri uc siyasi soylemlerle ifade etmeye itilmektedir. Buda, genellikle ya siyasi islam yada asiri sol tavir ile vucut bulmaktadir. Hatta bolgeler arasindaki ekonomik seviye farki, bolgesel , etnik ayrimciligi koruklemektedir.






1994 senesinde AIDS den olenlerin sayisi 1,5 milyondur. Afrika ve yoksul Asya uklerinde, AIDs hizla yayilmis, yuksek oranda olumlere sebebiyet vermistir.Ornegin bir arastirmaya gore Uganda’da AIDs den kaynaklanan olumler olmasa, ortalama yasam suresi 2010 senesi icin 59 yil olabilecekken, bu AIDs yuzunden 32 olmustur. Áfrika ulkelerindeki hamile kadinlarin, ucte birinin HIV virusu tasidigi soylenmektedir.HIV virusu sinir tanimamaktadir. Onlem alinmaz ise bu sayi giderek artabilecektir.


Artan nufusun diger bir etkisi su ve yiyecek kaynaklarinin azalmasina sebep olmasidir. Basli basina incelenecekbir konu olmakla birlikte, yiyecek(tahil urunleri) bugun, maalesef jeopolitik bir silah olarak kullanilmaktadir. Siyasi yaptirim saglamak adina, tahil urunleri zaman zaman, bir ulke tarafindan diger stratejik rakip ulkelere boyun egdirme araci olarak kullanilmaktadir.

Orman alanlarinin azalmasi, erozyonlar, kuresel isinmanin dogurdugu olumsuz ekolojik sartlarin, nufus uzerinde nasil bir negatif etki yarattigini her gun medyadan ogreniyoruz.


Gelismis ulkelerle , ucuncu dunya ulkeleri arasindaki bu yasam standarti farkiligi, baska bir ifade ile “Kuzey” ile “Guney” arasindaki farklilik, insanlarin
goc akislarinin yonunu de belirlemistir. Fakir guneyden, zengin kuzeye milyonlarin gocu, bu sefalet sartlari ile baslamistir. Avrupa ve Kuzey Amerika umut olmustur, guneyli aclarin kuzeye yolculugu, umuda yolculuk olmustur.Afrikalilarin kuzey gocu, sadece daha iyi maddi imkanlara kavusmak adina degildir.Cogu kez bir olum kalim savasidir.Goc etmezse, ya ic savaslardan yada hastalik veyahut aclikdan olecektir.

Avrupa ve USA, olum ve sefaletten kacanlari hayali sinirlarla durduramadigindan, Israil’in yaptigi gibi, Meksika sinirinda duvarlar ormek zorunda kalmistir. Ispanya ve Italya kara afrikanin, Avrupa’ya sicrama tahtalaridir.Yunanistan ve Turkiye ise, Asyalilarin umut yolculugunun son duragidir.
Ispanya, Afrika kitasindaki Ceuta ve Melilla topraklarina 4 metreyi bulan setler cekmistir.Setin hemen arkasindaki tepelerde yuzlerce degisik ulkeden Afrikali sanslarini denemek icin sabirla beklemektedir.Ispanyol televizyonunda bir cok haber ve roportaj seyrettigimden biliyorum. Bu insanlar, Saharanin guneyinden yuruyerek gelmis insanlar, bir cogu colun kizgin kumlarina yigilip devam edememis, kalan saglar ise inatci, dayanikli,inancli afrikalilar. Onlari dort metrelik setlerin durdurmasi beklenemez.Zaman zaman , setlere yuzer kisilik gruplar halinde saldiriyorlar.Ellerine eldiven gibi kumas parcalari sarmislar, bunu sadece dikenli tellerden korunmak icin degil, tellerin dikenlerinin ellerine saplanip, yolundan etmemesi icin kullaniyorlar. Karsi tarafa gecenlerin elleri , dikenli teller yuzunden kan revan icerisinde. Karsiya gecemeyen bir grupla, saklandiklari ormanlik alanda, bir roportaj yapmislardi.Kamerún, Senegal, Gine Bissau’lu vs, her milletden adam vardi.Bu yurekli adamlar, geriye donmemiz mumkun degil, donersek ya aclikdan olecegiz ya hastalikdan diyorlardi. Umut yolculugunda olmeyi tercih ediyorlardi.En azindan burada bir umutlari vardi,geride biraktiklari ulkelerde kendisinin yada ailesinin kalmis olmasi durumunda, yasama sansi olduguna inanmiyorlardi.
Ilk firsatta tekrar set’i asmayi deneyeceklerdi.Taktikleri, dogadaki canlilarin taktikleriydi. Hani kucuk baliklar, bir araya gelip , dusmanlarina karsi, savunma adina icgudusel olarak kocaman baliktan bir yumak olusturlar ya, onun gibi. Yada , zebralarin timsahlarla dolu nehri, topluca gecmelerindeki savuma icgudusunde oldugu gibi. Arada kurban veriliyordu ama, timsahlar kurban ile ugrasirken digerleri nehirin karsi kiyisina ulasabilmekte idi.
Bu kara derili afrikalilarda ayni seyi soyluyorlardi.Sete hep birlikte saldiracaklardi, sinir polisi en yakindakini yakalamaya calisirken, digerlerinin kacma ihtimali vardi.Barcelona yada Real Madrid’in maclarinin oldugu gece saatleri, gecis icin en uygun andi.Sinir timsahlarinin, mac boyunca karinlari tokdu. Gecmek icin bekleyen zebralari pek takip etmiyorlardi.Butun dikkatlerini, o 90 dakika boyunca, her an atilacak gole veriyorlardi.

Bu, Avrupa’ya kacan kara gocmenlerin, kara yolunun hikayesi.

Asil benim parmak basmak istedigim, bizleri etkileyen deniz boyutu. Akdeniz, Avrupa ile Afrika arasinda yada Asya arasinda dogal bir engel.Bu umutsuz insanlarin umut yolculugu seruvenleri, denizleri asmakda da bir santim tereddud etmiyor.
Turkiye’den Yunanistan’a, Libya’dan Italya Lampedusa adasina yada kuzey bati afrika sahillerinden , Kanarya adalari yada Iber yarimadasina gecmenin yollarini, her zorluga ragmen asmak kararliligini ve gozupekliginide sergilemekte. Kayik diye adlandirdiklari, iptidai, ahsap teknelerde 50kisi yada 100 kisilik gruplarla, Atlantik okyonusunu gecmekden korkmamaktalar.Sadece her sene , bu kayiklarla gecerken , denizde alabora olup bogulalarin sayisi 5.000’i bulmaktadir. Olenler arasinda hamile kadinlar, cocuklar sik sik yer almakta. Kayiklarin ustu acikdir, bazen yuz kisi, sikis tikis istif olmus vaziyettedir. Birbirine sarilmis insanlar, sanslari yaver gitdi ise, idrar, kusmuk ve deniz suyunun karisimi sintinenin uzerinde oturmus vaziyette ulasiyorlar cogu zaman Kanarya adalarina.
Kayiktan cikacak gucleri yok, hipotermia’dan disleri birbirine vurmakta.Kizil hac elemanlarinin sardigi battaniyelerle , Avrupa’ya ayak basmis olmanin gururu gozlerinde okunuyor. Cesedi sahile cikarilanlar afrikali manzarasida sikca goruluyor televizyonlarda.Onceleri, Fas yada Moritanya’dan yola cikiyorlardi.Onlemlerin artirilmasi sonucu daha guneye kaydilar.Artik Senegal, hatta Gine’den yola cikmaya basladilar.Eminim bir kismi, okyonusda yolunu kaybediyor, yada bir ticaret gemisin altinda denize dokuluyorlar.Onlarin, hikayelerini hic bir zaman dinlemek sansimiz olmayacak. Uzun yollardan geldiginden, geride kalan yakinlarinin nerede olduklarini bilme, yada arastirma yapilmasini isteme imkanlarida yok. Bu olen insanlarin tek gunahlari, sanssiz bir cografyada dogmus olmalari. Baska bir cografyada dogmus olsa, bizim gibi barbaros grubuna yazi yazma imkani olabilirdi. Aksam isten cikdiginda, cocuklarini bizler gibi sarilip opebilir, iyi geceler deyip uzerlerini ortebilirdi.


Sizleri bilmem ama beni, afrikada basibos dolasan ,ac, sumuklu cocuklar etkiliyor.Yada Gazze’de, annesinin cesedi uzerinde aglayan cocuklar duygulandiriyor.
Bir seferinde sahile, sadece yuz metre mesafede alabora olan kayikdan denize dokulen,yuzme bilmeyen, kadin ve cocuklarin cesetleri sahile vurmusdu. Inanin, haberler karsisinda insanin kalbi buruluyor, nutku tutuluyor.
Olenler, sadece zayiat sayisini olusturan numaralar degil. Hepsinin bir hikayesi var. Onlarda bizim gibi, baba yada anne. Bizim gibi, geride biraktiklari anneleri var, cocuklari var. Tek sanssizliklari onlarin, biraz daha guneyde dogmus olmalari. Bizler hasbel kader sansli bir cografyada dogmusuz, aramizdaki tek fark bu. Isyanimi artiran ise, batinin iki yuzlulugu. Trilyon dolarlari batiran bankerlere, USA 900milyon dólar kamu yardimi yapabilmektedir. Sadece bu para ile , Afrika’nin bir cok hayatda kalma projesinin gerceklesebilmesi mumkun. Hic bir gelismis ulke, GSM’in yuzde birini bu ugurda harcamiyor.Oysa, bu yuzde ile Afrika insanlik ayibinin ortulmesi mumkun.
Bu, tum insanligin ayibi....


Deniz yolunda denenen diger bir alternatifde, Avrupa’ya giden ticari gemilere kacak olarak katilmaktir. Hepimizin basina, Afrika limanlarinda kacak olarak katilan gocmenler sorunu gelmistir.Yada, denizde suruklenen, icinde gocmenlerin bulundugu botlarla karsilasmisizdir.

Avrupa limanlarina ulasdigimizda, bu tur kacak yolcularin yada gocmenlerin hukuki statusu bizleri cok ugrastirmaktadir. Italya ve Yunanistan mevzuatlarini arstirma imkanim olmadi, ancak Ispanya’nin bu konudaki mevzuatlarini,calisdigim limandaki deneyimlerden de yola cikarak size aktarmak icin bu yaziya basladim. Stowaway olarak tanidigimiz bu kacak yolcu mevzuatinin Ispanya macerasi su sekilde, yasalarda ele alinmiktadir:

Kacak yolcu (stowaway), gemide sefer sirasinda ortaya cikan, gemiye gizlice ve yasal olmayan yollardan girip saklanmis kisi olarak tanimlanir. Basit tanimi bu sekilde olmakla birlikte, yukarida uzun uzun anlattigim sebeplerden dolayi gemide sefer sirasinda ortaya cikan kisilerin tanimlanmasinda yeni bir olgu ortaya cikmistir.Buda “Kacak Gocmen” yada “ Yasadisi Gocmen” tanimidir.Stowaway ile Kacak Gocmen’in hukuki tanimlamasi ve yaptirimlari Ispanya mevzuatinda farklilik tasimaktadir.Bundan 20 yil once, bilet odemeden bir ulkeden baska bir ulkeye seyahat edenler icin kullanilan “Kacak Yolcu” kavrami ile bugun sefaletten kacan “Kacak Yolcu” kavramlari arasinda derin farkliliklar vardir. Ispanya mevzuati ,20 yil once beles seyretmek isteyen yolcular icin onlemler almis iken, bugun karsilasilan, sefaletten kacan yogun insan selinin tanimlamasini yeniden yapmak zorunda kalmis, dolayisi ile yeni onlemler almistir. Bu insanlar, aclik ve ic savaslarin zorunlu bir sonucu olarak Guneyden, Kuzeye akmaktadirlar. Konu sadece bilet parasini odeyemeyecek kadar fakir olmak degil, insanlik dramidir.
Bu umut yolculugu draminin, deniz ticareti ile kesistigi bir cok noktalar olmakla birlikte (Sigorta, UN Insan Haklari ve Gocmen yasalari, C/P,SOLAS,SAR vs vs) ben Ispanya Mevzuati ile olan kesismesini, hukukcu olmadigimdan, genel hatlari ile aciklamakla yetinecegim.
Okudugum bir hukuk dergisinde bahsedildigine gore, Le Havre ve Honk-Kong limanlarinda, Stowaway Brokers’lar mevcut.Bu limanlarda, muhurlu oldugu halde, konteynerlerden kacak yolcularin cikdigi gorulmustur. Arastirmalar sonucunda, kacak yolculara muhur tedarik eden yada koparilan muhurleri profesyonelce tekrardan yapistiran gruplarin mevcudiyeti ortaya cikarilmis.
Kacak yolcu sorunu onemli bir bas agrisi oldugundan, liman kalkislari oncesi arama yapilmasi, ozel kopeklerin iz surmede kullanilmasi yada yanastigi muddetce ozel guvenlik-gozetim servislerinin kullanilmasi onlemleri, bu sorunu tamami ile cozmemistir.

1994 senesinde, Cezayir Ispanya arasinda duzenli sefer yapan bir Ro-Ro gemsinde, bir seferde 17 diger seferde 11 kacak yolcu tespit ediliyor.Bir baska seferde, gemi kaptaninin Cezayir limanindan ayrilmadan once, polise olan sikayetinin sonucunda, gemide 100 kacak yolcu yakalaniyor. Ispanyol polisi bu olaylar uzerine ,limanlarda kacak yolcu konusunda ozel duzenlemeler ve uygulamaya basliyor. Konu Skuld’un Ekim 1994 senesinde bir tamimi ile musterilerine iletiliyor.

Skuld’un 1994 senesinde yayimladigi bir duyurusunda ilginc bir davaya yer veriliyor. Bir ticaret gemisi USA’ya cuvalli kahve yuklemektedir.Yukleme esnasinda, 9 kacak yolcu, posta basina rusvet vererek, yukun arasina gizlenirler.
USA’ya varisinda ambarlar acildiginda, 75.000 USD degerindeki kahve , kacak yolcularin tuvalet ihtiyaclarini ambarda gormesi nedeni ile kullanilmaz durumdadir. Gemi Time-Charter’da oldugundan, Armator ile Kiraci arasinda , aliciya karsi kimin sorumlu olacagina dair, hukuki bir savas baslar. Sonucda, stevedor, kiracinin stevedoru oldugu kabul edildiginden, kaptanin geminin gozetiminde bir kusur islemedigi de goz onune alinip, kiraci aliciya karsi sorumlu tutuluyor. (Ayni sebebden, gemi tahliye/yuklemelerinde stevedor’un ambarlara verecegi zarardan kiraci/ alici sorumlu tutulmaktadir.Tamiri icin gecen surenin, SOF’larda yazilmasinda, zaman sayimi acisindan onem vardir. Zaman, islemeye devam eder)
Kacak yolcularin, ticari yansimalari oldugu gibi guvenlik ve cezai yansimalari da olmakta.Bildigim kadari ile Turkiye’de deklere edilmeyen kacak yolcular icin, gemiye Avustralya’da oldugu gibi agir cezalar verilmekte. Yada gecen yillarda , Malta’da yasandigi gibi, geminin girisi yasaklanabiliyor. Iki sene oncesi idi sanirim. Malta aciklarinda , uluslararasi sularda avlanan bir Ispanyol balikci teknesi yuze yakin insani ile,kotu durumdaki bir gocmen botunu kurtariyor.Kacak yolculari tekneye aliyor.Geminin, emniyet ve teknik acidan uygun olmamasindan, Malta’ya dogru hareket ediyor.Ancak, Malta idaresi, gocmenlerin cikmasini kabul etmiyor.Benzer bir durum, bu sefer bir yolcu gemisinde yasaniyor. Yolcu gemisi, Avustralya aciklarinda , karsilastigi gocmen teknesinden insanlari kurtariyor.Ayni gerekcelerle , rotasini Avustralya’ya ceviryor ve kacak yolculari birakmak istiyor.Ancak Avustralya yetkilileri, reddediyor.Uzun suren diplomatik girisimlerden ve gocmenlerin cesitli ulkelere paylastirilmasi sonucu olay cozuluyor. Buna benzer durumlar, gemilerin gocmen teknelerine yardim ederken iki kere dusunmesine sebep oluyor.Konu, sanirim IMO’da ele alindi yada hala bunun uzerine calisiyor.

Genelde tum dunyadaki uygulamalarda, ulke idaresi kacak yolcu bulunan gemileri, kacaklarin ulkelerine iade edilmesini sart kosuyor.Geminin bu masraflari karsilamasini sart kosuyor.Yada, kacaklarin geldigi gibi ayni gemi ile ulkeden ayrilmasini istiyor.

USA’da siginma hakki isteyen kacak yolcu karsisinda, US inmigration Office , gemiyi islemler boyunca dogacak masraflardan sorumlu tutmakda idi.Bu islemlerde cogu zaman 6 ay surmektedir. Bir dergideki ornege gore, 24 saat hizmet saglayan, ozel yeminli guvenlik-gozetim elemanlarinin maaslarindan, otel,saglik , tercuman , avukat ucretine kadar, 4 siginmaci icin 1993 senesinde 125.000USD odenmisdir.
Ancak yine bu dergiye gore, 1995 senesinde Federal Gocmen ve vatandaslik yasasinda yapilan bir degisiklik ile, basvurudan itibaren, basvurunun sonucunun ilanina kadar tum masraflar gocmen burosunca karsilanacaktir.Ulkesine iade edilmesi durumunda, donus ucretlerini armator karsilayacakdir.

“Kacak Yolcu” dosyasinin degisik yuzleri olabilmekte. Ispanyol bir hukuk kitabinda gordugum ornekde, 1984 senesinde “Cala de Valldemosa” gemisinde ambarda iki ceset bulunmustur.Polis incelemeleri , olenlerin iki Fas’liya ait oldugunu ve havasizlikdan oldukleri sonucuna varmistir. Buna benzer orneklerde, baca bolgesine saklanip vucudu yananlar, zincirlige saklanip , zincirin bosanmasi ile olenler, yada ambara saklanip ambarlarin ilaclanmasi ile zehirlenenlerde gorulmustur.

“Kacak Yolcu” sorunun diger bir acilimi, gemi personelinin guvenligi ve gemi emniyetinin saglanmasi konularidir. Bence , bu acilim en onemli konulardan biridir.
Kacak Yolcularin limanlarda indirilmesine izin vermeyen idareler, bazen personel sayisi kadar kacak yolcunun gemi ile psiquis yapmasini sart tutmaktadir. Benden uzak duran yilan, bin yasasin zihniyeti ile sorun gemiye yikilmaktadir.
Denizin ortasinda, gemi personelinin “Kacak Yolcular”in tehdidi ile karsi karsiya birakmaktadir. Diger onemli bir konuda, can kurtarma araclarinin istihab kapasitelerini umursamamalaridir.
Gemi can sallari yada filiklarinin belirli tasima kapasiteleri vede kumanya tasima kapasitesi mevcut iken, can yeleklerinin sayisi sinirli iken, geminin bu fazlalikla denize gonderilmesi, bence sorumsuzluktur, cozumsuzlukdur.
Problemi kendisinden uzaklastirmak zihniyetidir.

Ispanya Real Akademesi, Stowaway’i “Gemiye Yasadisi olarak binen kisi” diye tanimliyor.
Profesor Ignacio Arroyo bu tanimin yasal duzenlemelerde baz alindigini soyluyor.Stowaway’in ele alindigi mevzuat maddelerini asagidaki sekilde siralaniyor.
Bu konuyu ele alan yasal duzenleme LPDMM nin 70.maddesinin , VI. Bolum 3.paragrafinda “Stowaway tanimini soyle yapmaktadir:

Bir limandan diger bir limana ulasmak maksadi ile gemiye yasa disi yollardan binen kisidir.

LPEMM 115.2 ‘de ise “Bir Ispanyol gemisine yasal olmayan yollardan binme” tanimlamasi yapiliyor.

LPPNA yasasi 64.maddesi ise “Stowaway’i” bir hava tasidina yasadisi olarak biletsiz binip seyahat eden kisi olarak tanimliyor.


1957 Kacak yolcu konvensiyonuna gore(hala yururluge girmedi) tanimlama su sekilde:

“Bir liman bolgesinde yada limana yakin bir bolgede, Kaptan yada armatorun yada diger ilgili olabilecek kisilerin izini olmaksizin gemiye giren ve geminin o limandan ayrilmasindan sonra bulunan kisidir”.

Bask Denizcilik Fakultesi Profesorlerinden Arroyo, bu tanimlamalara dayanarak su sonuca ulasiyor. Mevzuatta gecen ”Stowaway” ile “Yasadisi Gocmen” tanimlamalari arasindaki farka dikkat cekiyor. “Boat People” da denilen siginmacilarin yada “Yasa disi gocmenlerin” statulerinin bilet parasi odemek istemeyen “kacak yolculardan” ayri tutulmasi gerektigini savunuyor.

Uuslararasi 1957 kacak yolcu konvensiyonu, (yururlukte degildir),
Gemisinde kacak yolcu tespit eden gemi kaptani, ugradigi ilk limanda kacak yolcuyu,o ulkenin ilgililerine girisi daha onceden yasaklanmadi ise teslim eder demektedir.
2.paragrafda ise O ulkenin ilgili otoriteleri kacak yolcuyu ulkesine geri gonderir demektedir.Ancak, gonderilecek ulkenin kabul etmemesi yada kacak yolcunun milliyeti tespit edilemedi ise yada kacak yolcu gonderilmemesi icin hakli nedenler sunarsa, gemiye bindigi ulke limanina yada gemide ortaya cikmasindan onceki son limana gonderilir diyor.Eger bunlarin hic biri mumkun olmaza, geminin bayrak devletine teslim edilir demektedir.
3.paragrafda ise kacak yolcunun ilgili ulkeye gonderilmesi esnasinda dogan bakim ve yolculuk masraflari armatore aitdir denmektedir.Ancak, bu gozetim masraflarinin, kacak yolcunun otoritelere teslim edilmesinden itibaren uc ayi gecmesi durumunda armator bundan sonraki masraflardan sorumlu olmaz denmektedir. Bu uc ay icerisinde olabilecek masraflar icin, kacak yolcunun gemiden alindigi ulkenin otoriteleri garanti parasini (deposit) armatorden isteyebilir demektedir.

Bu konvensiyon, icerigine olan tepkiden dolayi yeterli on ulkenin imzasini toplayamamistir.Yani su an icin gecerli bir konvensiyon degildir.

Ispanyol mevzuatlarina gelince, gemisinde kacak yolcu bulan kaptan, bu durumu gemi jurnaline ayrintilari ile yazmak zorundadir.Ayrica kacak yolcunun gemiden kacmasini onleyecek her turlu tedbiri almak zorundadir.Bir kamarada tuulmasi gibi.Ancak kacak yolcuya iyi davranilmasi mecburiyeti vardir. Uygun yatacak yer ve yemek verilmesi gibi. Dovmek gibi, fiziki yada psikolojik kotu muameleler suc teskil etmekdedir.Ornegin, kacak yolcunun kotu muameleye maruz kaldigi, bir haftayi asabilecek saglik raporu-istirahat raporu alabilecegi pozisyonlarda, gemi kaptani agir suc tanimlamasi icerisinde hareket etmis olup ona gore ceza kesilebilmektedir.
Tek basina, gemide kacak yolcunun bulunmasi bir suc teskil etmez. Kacak yolcunun ilgililere bildirilmemesi yada liman otoritelerine teslim edilenceye kadar kacak yolcuyu gemide tutmakda isteksiz davranmak, kacmasina goz yummak ,kotu davranmak suc teskil etmekdedir.

Oyleki “agir suc” kavrami icerisinde para cezasi 180.000 euroyu bulabilmektedir.Eger suc “cok agir” kategorisinde kabul edilirse, o zaman 880.000euro luk bir ceza verilebilmektedir.Bu ust limit gibi gozuksede, sucun tekrar etmesi durumunda bu miktar daha da artabilir. Mevzuatlardaki cezalarin ust limitleri bunlar, hafifletici sartlar varsa o oranda miktarlarda azalma olacaktir.
Bunun disinda , “agir suc” ktegorisinde, kaptan Ispanyol ise, ehliyetini bes seneye kadar iptal edebilmektedir.Bunun disinda , agir suc durumlarinda geminin limanin girisine, yukleme bosaltma yapmasina yada tutulmasina karar da verilebilmektedir.

Yaptirimlarin agirligi karsisinda, geminizde kacak gocmen yada yolcu tespit ettiginizde, tum ulkelerde gecerli olmakla beraber, Ispanya limanlarina geliyorsaniz, benim kanaatimce, durumu otoritelere acentaniz araciligi ile bildirmenizde fayda vardir. Ayni sekilde, stowaway’in teslim edilenceye kadar, iyi muamele gormesi ve kacmasinin onlenmesi icin gerekli tedbirlerin alinmasi onemlidir.Bunun gemi jurnaline islenmesi ve varis limaninda sunulmak uzere IMO stowaway formatinin doldurulup yetkililere teslim edilmesi gerekmektedir. Benim bulundugum limanda Senagal’e calisan Messina Line’nin bir gemisi hemen hemen her seferde bir stowaway getirmektedir. Gemi kaptani, bahsettigim sekilde prosedurleri yerine getirmekte, stowaway’lerin milliyetleri bilinmediginden limandan Stowawaylerle ayrilmaktadir.Dakar’da Senegal ilgililerine, stowaway’leri teslim etmektedir. Bildiiniz gibi, kacaklarin milliyetini belirleyecek her hangi bir dokuman yoksa, Ispanya kacaklari kabul etmiyor. Bunun disinda, kacaklar siyasi iltica talebinde bulunursa yada 18 yasindan kucuklerse, limanda alikonuyor.

Bunun disinda, Messina Line, gemi limanda bulundugu muddetce, ozel guvenlik elemani kiraliyor.Bu guvenlik gorevlisi iskele alt tavasinda kacagin gemiden ayrilmamasi icn gozetmenlik yapiyor.Bu onlem mecburimi dir? Hayir degil, ancak Ispanyol idarelerince kuvvetle tavsiye edilmekte.Stowaway’in kacmasi durumnda hafiletici bir onlem olarak kabul ediliyor. Bu tavsiye kararini daha once yasananlara dayanarak, onlem olarak duzenlemistir.

Yabancilar Yasasina ve Schengen anlasmasina gore, bir kisinin Ispanya’ya girebilmesi icin gerekli dokumanlari sunmasi, kalisindaki ekonomik yeterliligini gostermesi, kamu sagligini tehdid etmedigini doctor raporu ile belgelemesi gerekli.Tabii ki gerekli vizeye sahip olmalidir. Ulke girislerini , yabancilar polisi takip ettiginden, yabancilar polisi sartlarin saglanmadigi durumlarda, yolcularin girisini ret edebilmektedirler. Bunu yaparken bunun sebeplerini yolcuya bildirme zorunlulugu mevcut( Yabancilar yasasi 41.3) .Reddedme durumunda, yolcular geldigi ulkeye yada kabul edilebilecegi baska bir ulkeye gonderilenceye kadar bu sinir kontrol merkezlerinde tutulurlar. Yolcunun bu kontrolleri gizlice asarak ulkeye girmesi durumunda, tutuklanir ve 72 saat icerisinde yargilanmak uzere hakim onune cikarilir.Bu durum ulke konsolosluguna ve Ispanya Disislerine bildirilir.

Daha onceden bahsettigim gibi, girisi kabul edilmeyen yolcunun geldigi vasita ile geldigi ulkeye gonderilmesi onu getirenin zorunlulugundadir.Yani ucak ile geldi ise ucak firmsinin geri goturmesi, gemi ile girdi ise armator firmasinin sorumlulugu vardir.Ispanya’ya gelirken, ucak firmasinin yolcularin vizesinin olup olmadigini, daha Ataturk havalimaninda cikisdan once kontrol etmesinin bir sebebi de, sanirim bu donus masrfindan kacinmak istemesidir.

Gemilerde durum ayni sekildedir. Armator kacaklarin ulkelerine donusunu saglamalidir.Eger gemi ayni limana donecekse , gemi ile.Yok donmeyecekse ya gemide tutarak, yada ucak ile hemen donusunu saglamak zorunddir.Daha once soyledigim gibi, gemide “Stowaway” getirme suc degildir.

Ispanya’da “Stowaway” le ilgili gelismelerin donum noktalarindan olan gelisme sudur.1990 senesinde, yabanci bayrakli bir gemi Ispanya’ya bir stowaway getirmistir. Gemi limanda iken, bu stowaway gemiden kacmistir.Gemi kaptani,kacagin yemek catali ile gemi personelini tehdid ettigini ve kactigini ilgililere bildirmistir.Ispanyol otoritesi , bir kacak yolcunun 15 gemiciyi catalla tehdid edip kacdigina supheyle bakmistir. Polisler kacak yolcuyu yakalayip gemiye tekrar getirdiginde, gemi kaptani kacagi gemiye almayi reddetmistir. Kaptan, kacagin geminin aldigi onlemlere ragmen kactigini, limana ayak bastigindan itibaren, Ispanya’nin sorumlulugunda oldugunu iddia etmistir.Iddiasinda, mevcut duzenlemelere gore hakli bulunmustur. O olaydan sonra, Ispanya idaresi mevzuatta degisiklik yapmistir.1996 senesinde,denizcilik mustesarligi liman baskanliklarina gonderdigi bir emirle, gemi kaptanlarinin kacak yolcuyu gemide tutmakla sorumlu oldugunu , gozetim altinda tutulan stowaway’in gemiden kacmasinin kaptanin ihmalkarligi oldugunu , ve bu yuzden bu durumlarda, gemi kaptanina karsi derhal cezai islemlere baslamalarini emretmisdir. Geminin yabanci bayrakli olmasi durumunda, 180.000euroluk depozit alinmasini salik etmistir.

Bu durumda yerli, yabanci bir cok armator, geminin kacak bir yolcuyu gozetmek icin dizayn edilmedigini, bunun icin egitimli personelinin olmadigini soyleyerek yasal duzenlemeyi top atisina tuttular. Bunun karsisinda, Denizcilik mustesarligi ikinci bir yazida , gemiler nasil pilotaj, romorkor, palamar gibi hizmetleri ucuncu sahislardan kiraliyorsa, gozetim hizmetinide, ozel profesyonel firmalardan isteyebilir demistir. Bu guvenlik hizmetinin kiralanmasi mecburi olmamakla birlikte, davalaarda pozitif olarak gorulecegi bildirilmistir. Iste bugun , stowaway ile gelen gemilerin , ozel guvenlik elemanlarini kiralamasi bu sebepdendir.

Bu konunun incelenebilecek bir cok yonu var.Ancak, cok yer isgal edecektir. Ozetlemek gerekirse, “Stowaway” konusunda alinacak onlemler, muhtemel limanlarda etkin gozculuk saglanmasi ile baslanmalidir.Liman kalkisindan once, geminin mumkun olan butun koselerine bakilmasi, ozellikle yiyecek ve su bulundurdugundan filikalara bakilmasi tavsiye edilir.Kacaklarin bulunmasi durumunda, derhal otoritelere bildirilmesi ve iade edilmesi gereklidir.
Seyirde bulunmasi durumunda, kimliklerinin belirlenmeye calisilmasi ve daha once anlatildigi sekilde iyi muamele ederek gozetim altinda bulundurulmsi ve bunun varis limanina derhal (armatore bildirdikten sonra)acenta kanali ile iletilmesi ilk etapda alinacak onlemler olmalidir.

Denizde karsilasilan “Boatmen” durumu biraz daha farkli olmakla birlikte, boyle bir durumda ,uluslarasi kanunlarin getirdigi , can kurtarma zorunlulugu kisilerin yardimina kosulmasini sart kosmaktadir. Bu durumda benim tavsiyem, bu kisilerin yardimina derhal kosulmasi, durumun en yakin MRCCye rapor edilmesidir. Eger, acil múdale gerekiyorsa, Boatmen’in gemiye alinip,can guvenliklerinin saglanmai ve SAR vasitalarinin beklenmesi gereklidir. Eger, manevra, saldakilerin guvenligini tehlikeye atacaksa ve acil bir durum yoksa, SAR vasitalarinin gelmesi beklenilmelidir.

Dedigim gibi bu konuda daha cok sey soylenebilir zaman ve yer darligi daha fazlasina musaade etmemektedir.
Dunyanin Guneyi ile Kuzeyi arasindaki bu abismal farklilik devam ettigi surece, ki oyle gozukuyor, bu durumlarla hepimizin karsilasmasi guneyden kuzeye seyrederken cok muhtemeldir.Bu konularda PANDI ve sirket avukatlari gerekli talimatlari gececektir , ancak gemi calisanlari icin temel referans, ticari kaygilardan uzak, insani davranis bicimi olmalidir.

Etik ve can guvenliginin emrettigi degerler, kararlarimizda bizim dusturumuz olmalidir.

Selamlar,
Ergun Citlak

No hay comentarios:

Publicar un comentario