domingo, 26 de diciembre de 2010

21.yuzyil bakteri ve genlerin yuzyili

“ Hoy he sabido por azar lo que significa Zaratustra. Este azar me encanta” escribio Nietzsche.

“Bugun sans eseri Zaraostra’nin anlamini ogrendim. Bu tesadufe bayildim.” diye yazmis Nietzsche”.

Bir okulda , amatorlerce duzenlenen kitap fuarindan tesaduf eseri haberim oldu. Bu tesaduf, beni bir kitapla tanismama yol açdi. Fuardan çok, bit pazarini andiran bu yerde, sira sira kitaplar tezgahlarda gelisiguzel siralanmaslardi. Belli bir dizin yoktu, aradigin kitapi bulman hemen hemen imkansizdi. Kitaplara tek tek bakarken, hiç ummadigin bir yerde, aradigin kitabina ulasman mumkundu. Hemde ne alirsan al, 2 avro odeyerek.

Dedim ya, tesadufler zinciri... yemek ve seyahat brosurleri arasinda, elime Nietzche’nin bir kitabini tutusdurdu. Kitabi okuduktan sonra , aldigim hazzin ve memnuyetimin sadece 2 avro ya mal olmus olmasina bayildim.

Var olusumuz ve mutluluk tamamen tesaduf eserimidir? Ben bu kitabi okuduktan sonra, kendimi bu soru ile karsi karsiya buldum.

Kitap nedir? Ne anlama gelmektedir?
Sintaxis, konusma, dusunce, anlama, ogretme, zeka, doyum mu? Kitabin içerigi haricinde gorunmeyen degerleri bu kelimelerde yatmaktadir.
Bu kelimelerin ortak noktasi da insanogludur. Bilimsel olarak “ Homo sapiens sapiens”.

Sonuç olarak kitap esittir homo sapiens sapiens.

Peki Homo Sapiens Sapiens ne zaman konusmaya ve yazmaya baslamistir? Tum memelilerin ortak oncusu olan surungenlerden sonra, ne zaman ve hangi sebeplerden dolayi diger benzer primatlardan zeka yetisi ile ayrilmaya baslamistir? Dusuncenin ve farkinda olmanin tarihçesi nedir? Canli evrimininin en son asamasindakilerinden biri ve ayni zamanda en karmasik yapidaki organizmalarindan biri olan Homo turu, yani insan turunun , mutluluk ve olumun farkindaliginin getirisi ne olmustur?

Yazinin, harflerin belli kurallarla bir araya getirilerek konusmanin yazili ifade edilmesi, ilkel sekli, onceleri, grafikler, hiyeroglif ve resimler yolu ile idi. Zamanla bu hiyeroglifler belli karakterlerle temsil edilmeye basladi. Yazi ilk olarak, 7000 yil once Çin’de, daha sonra Orta Dogu’da ve Guney Amerika’da kullanilmaya basladi. Yazi yazma, sintaxis, insan turune ait bir zeka urunudur.

Ya konusma ne zaman basladi? Bu konuda paleontoglar kesin bir tarih verememekle birlikte 40.000yil once baslamis olabilecegini ifade ediyorlar. Ses tellerinin bulundugu larinj bolgesi kas olmasindan dolayi, ve be sebeble fosillesmediginden kalitlardan pek kesin bir tarih çikarilamamaktadir. Konusma çok karmasik ve ileri derecede zeka gerektiren bir olgu olmakla birlikte, bugun diger hayvan turlerininde konusdugu bilinmekte. Ornegin yunuslar desisik ses çikararak haberlesmekde, sempanzeler ise bazi kelimeleri ve cumleleri ogrenebilmekte ve kullanmaktalar. Insanoglunda larinjlerin boyunda daha altta yer almis olmasi, kendisine havanin sese donusturulmesinde bir avantaj saglamaktadir.

Anlama ve ogretebilme, zeka’nin bir sonucudur. Insan beyinin gri kivrimlari ile direk baglantilidir. Insan beyinin diger hayvanlardan ayiran ozelligi , gri ve çok kivrimli beyin kabugudur. Butun sir bu genis yueyde , kivrimlarda yatmaktadir. Oyleki yayilmis olsa, 4 dosya kagidi buyuklugundedir. Bu maymunlarda 1 dosya kagidi iken, farelerde bir posta pulu buyuklugundedir.
Bilim adamlari genoloji /genetik alaninda buyuk ilerlemeler kaydettiler. DNAyi ve kromozomda genlerin dizilisini çozduler. Dahasi Craig Verner, 6 ay once sintetik olarak yarattigi gen dizini ile, bir canli bile yaratti. Ornegin Benzer, insanin gen yapisina en çok benzeyen turlerden birinin Sirke Sinegi oldugunu gordu. Benzer, diyorki bu sinek , bizler gibi sabah uyaniyor ogleye dogru siesta(uyukluyor) yapiyor ve gece uyuyor. Oyleki ruya bile goruyor, uyandirildiginda ise insanlar gibi sersem bir ani oluyor. Hepsi 24 saatlik bir dongude.

Bu alanda bilim, buyuk ilerlemeler kaydetmekdedir.
Oyleki dunyanin yada kainatin bugune kadar olan evriminde Tanri’nin parmak izi olmadigini kanitlamakdadirlar. ( Yaratilisi demiyorum, dikkat). Ayni sekilde var olusa, yani hayatin nasil basladigina da çok yaklasmisdirlar. Hayatin dunyada yaklasik 3,8 milyar yil once basladigini fosillere dayanarak soylemektedirler. Dunyadaki ilk hayatin, buyuk bir ihtimalle, amino asit ve proteinlerin kimyasal bir reaksiyonu sonucu ortaya çiktigina inanmaktadirlar. Yalniz bu reaksiyonun katalizoru ne idi onu arastirmaktadirlar. Bazi bilimadamlari, bunun o gunku atmosferde aylarca suren elektrik bosalmalarinin sebep olmus olabilecegini dusunmektedirler. O gunku sartlarda, dunya hala sogumakta olan bir ates topu gibidir. Yuzeyde sicakliklar 100 dereceyi bulmaktadir, magmalardan yeryuzune ulasan kizil lavlar, manzarayi tamamlamaktadirlar. Atmosferde hidrojen, helyum, metan turu, gazlar, su buharlari (smog) bolca bulunmakta iken, oksijen yoktur ve asit yagmurlari hakimdir. Goktaslarinin dunyaya çarpmasi sonucu uzun karanliklar hakim surmekte, ve hatta ay dunyadan koparak dunyaya yakin bir yorungede kendi yazgisini yasamaktadir.

3 milyar yil once mikroorganismalar aralarinda birleserek daha karmasik yapilar olusturmaktadirlar. Bakteriler hemen hemen tum yuzeyi kaplamaktadirlar ve bir gun fotosintesisi ogrenerek atmosferde oksijenin artmasini saglamistirlar. Bugun dunyada yasam, canlilar varligini bakterilere borçludur. Bakteriler bugun sayica en fazla canlilardir ve hala diger canlilara yardimci olmaktadirlar. Bazi turlerinin hastaliklara yol açiyor olmasi genel olarak onlarin faydasina golge dusurmemeli. Bugun bir çok bakteri peynirlerden, bira, sut, ekmege vs vs kadar fermentasyon yolu ile gida sektorune katkida bulunurken kirliliklerin onlenmesinde de yardimci olmaktadirlar. Nemli ve sicak bir ortam olarak, bakterilerin sayfiye yerleri arasinda yer alan insan ve diger hayvan vucutlari, bakterilerin sindirim sisteminde yerlesmesine ve sindirime yardimini saglamaktadirlar. Oyleki, inekler bakteriler olmaza yedigi otlari sindiremeyecektir.

Bakteriler, 3,8 milyar yila yakin bir surede dunyadadirlar. Her turlu zor sartlara ayak saglamislardir. Oyleki oksijensiz ortamdan, 100dereceye kadar olan isilarda, radyasyon sahalarda dahi yasayabilmektedirler. Bakteriler oyle bir adaptasyon gucune sahiptirler ki, hareketlerini saglayabilmek adina, vucutlarindan çikan kamçilari biomotor olarak kullanmaktadirlar.



Bu biomotorlar, sattde 16000 RPM ile, vusut ve katettigi yol orantisi olarak su an mevcut olan en hizli organizmadirlar.
20 yuzyil nanoteknoloji yuzyili oldu ise, 21. yuzyil bioteknoloji yuzyili olacaktir. Genlerin ve bakterilerin superyildiz olacagi bir yuzyil. Bilimadamlari, hayatin sirrina bakteri ve gen’leri çozerek yaklasmakdadirlar.

Belki, “Matuzalen Gen’inin” insanlara enjekte edilmesi ile insan omru 50 yil daha arttirilabilecektir. Epidemiologlar insanin ortalama yasam suresi 150 yildir demektedirler. Uygulamada ancak yarisina ulasiliyor olmasinin sebebini çevre kirlenmesine, besin kalitesine ve stres’e dayandirmaktadirlar. Tesaduf eseri labaratuarlarda, bir sinek turunun 100gun daha fazla yasadigi saptanmistir. Incelendiginde bunun sebebinin bir genden kaynaklandigini kesfetmisler. Bu genede “Matusalén “ adini verdiler.

Insanin beyinsel yapisi, davranislari, fizyonomasi, yasam suresi vs vs hepsinin sirri “GEN’lerde” yatmaktadir.

Bir tarafdan hayatin sirri kesfedilmeye çalisirken, diger tarafdan insanin mukemmeligine gen’ler sayesinde ulasilmaya çalisilmaktadir.
Butun bunlarin sonucunda, onumuzdeki 50 sene içerisinde mevcut dinler ve onlarin Yaraticilari sorgulanmaya baslayacak gozukmektedir.

1656 yilinda James Ussher, Armagh/Irlanda ruhbanlarindan, dunyanin MÖ 4004 yilinda, 22 Ekim saat 20.00da yaratildigini hesaplamisdi. Onun hesabi 18yuzyilin sonlarina kadar kabul edile gelen bir tarih idi. 1785 yilinda Hutton, dunyanin milyonlarca yil once dogmus oldugunu kanitlayana kadar. Dunyanin yuvarlikligida ayni sekilde, uzun yillar insanlarin kabul gormsinden uzakda kalmis bir gerçekdi. Bilim ve teknoloji gelistikçe, tabular yikilmakda. Son yuzyildir alinan yol, dunyanin mevcut en buyuk tabularini yada gizli kalmis gerçeklerini ortaya çikarmak uzeredir. Insanlik su an bunu henuz hazir degil. Ancak onumuzdeki gunlerde yeni yol gostericeler ortaya çikacakdir. Maalesef dusunurlerin ifade ettigi gibi, “ daha çok uzgunum, çunku daha hür’um”.

Dunya’nin sir kapisi aralanirken, kainatin sirrida, Bern deki kilometreler uzunlugundaki hizlandirici labaratuarlarda ,antimateryalin tutulmasi ile yakindir.

Neopositivistlerin, bilimadamlarinin kesfettigi bir formul var. Dunya disinda, kainatta hayat olma ihtimalini çozen bir formul bu. O da su sekilde:

N= R x fp x nt x fv x fi x fc x D

Yeni bir yila girerken, ben, yeni bir dóneme bu yuzyilda girdigimize inanmaktayim. Onumuzdeki 40 yil boyunca Insanlik tarihi yeniden yazilmaya adaydir. Bu sefer Adem ile Havva’nin dogusundan itibaren degil, Bakterilerin dogus anindan itibaren yazilacak bir dunya tarihi.

Bu dunya tarihi, antropocentrico (insan merkezli) olmakdan çok dogamerkezli olacaktir.
Yeni gerçeklere insanligin hazir hale getirilmesi için, okullardan baslamak uzere, tum filosoflarin ve son yuzyildaki palentoloji, norolojinin, jeolojinin, genetik bilimin, doga bilimi, ekoloji buluslari ders olarak gosterilmeye baslanilmalidir. Ama asla, insanligin siyasi tarihi degil. Seçmeli ders olarak nano teknoloji, sanat tarihi ve guzel sanatlar vs vs gosterilebilir. Elbette tum bu derslere etik kelimesi eklenerek. Etik ve moral suzgecinden geçmeyen bilim tum canlilar için yikici sonuçlar doguracaktir.

Elbette ekonomi konseptinde de buyuk degismeler yasanacaktir. Ekonomi, canlilarin ve doganin emrinde olacaktir. Ekonomi, zenginligin bir araci olmakdan çok, turlerin ve doganin devami için, bir araç olacaktir. Yani ekolojik ekonomi kabul edilecektir. Neden boyle bir degisikligin yasanacagina cevabim, yasamin ve dunyanin gizemlerinin çozulecegine olan inancima dayanmaktadir. Birde yeni kesiflerin, insanlarin gen yapisindaki etik degisimleri, yani mutasyonlari, sonucunda daha ileri, ustun bir organizmalara donustereceginden ve kuresel bilinçlenmenin yayginlasacagina olan inancimdan dolayidir.

Ayrica, ask’in sirrida bilim adamlarinca çozuldugunden, onumuzdeki yillarda ask iksirleri yada koktelleri satisa sunulacaktir. Artik sair’lerin, ozanlarin, ressamlarin ask tarifleri bizleri etkilemekden uzak olacaktir. Ask’i tetikleyen , vucudumuzun salgiladigi bir kokteyl sonucudur. Bu iksir, bir kaç damla “Oxitocina” ( ask ve kendine guven hormonu), “Serotonina ( huzur hormonu) ve “Dopamina” ile “Noradrenalina” ( goz bebeklerini ve tansiyona artiran horman), marketlerde satilacaktir.

2011 yili için, vucutlarinizdan “oxitocina’nin” hiç eksik olmamasini dilerim.
Ergun



jueves, 1 de julio de 2010

"tanri " versus"TANRI"

20 Mayis sabahi gazeteme kahve esliginde goz atarken, bilim ve teknolojiye ayrilan sayfalarda, krokilerle ve buyuk puntolarla bezenmis ilk anda goze çarpacak bir haber anons ediliyordu. Okumadan once haberin bende duygusal bir çalkantiya ve sonrasinda felsefi bir yorum yapmaya itelecegini açikcasi hic beklimiyordum. Haberde bahsedilen gelisme, icinde bulundugumuz ve onumuzde uzanan 21. yuzyilin bioteknoloji ve biomuhendisliginin miladi baslangici olmaya aday ozellikde.

Hepinizin bildigi gibi, 1800’lu yillar Endustri devri, 1970 yillar mikro-elektronik (nano teknoloji) ve bio-muhendisligin ilk calismalarinin basladigi yillar olarak kabul edilebilir. Son otuz yildir , ulkelerin gelisme ve kalkinma modeli olarak seçtikleri “Endustrilesme” konsepti sona ermistir. Artik “Endustrilesme” ile ulklerin dunya duzeninde gelismislik duzeyine ulasmalari mumkun degildir. Hatta de-industrilization donemi baslamistir. Kalkinma ve “Gelismislik” icin yapilan yatirim, bioteknoloji ve elektronik- nano elektronik muhendisligidir. Artik gelismis ulkeler 21.yuzyilda “gelismislik” seviyelerini korumak icin agir sanayi endustrisinden cok bu teknolojilere yatirim yapmakta, ar-ge’ye on ayak olmaktadir.

Bio-teknoloji, ozellikle canlilarin “gen” sistemini laboratuar’lara sokmustur, mercek altindadir. Canli genlerini ilk olarak, 1953 yilinda çozen bilim adamlari James Watson ve Francis Crick olmustur. Bu iki bilim adami DNA sifrelerini çuzmuslerdir. 1973 senesinde Boyer ve Cohen “Gen”lerin birbirlerine monte edilmesini çozmuslerdir. Bu sayede GMO, genetik olarak degistirilmis organizmalar, devri baslmistir. Ozellikle askeri alanda kullanilmak uzere tehlikeli bakteriler gelistirilirken, Rockefeller , Monsanto gibi uluslararasi firma temsilcileri “green devrim”’e oynamislardir. Bu yontemle “ Gen” leri ile oynadiklari yeni tur tahíl urunleri gelistirmeye baslamislar ve bu yontemle para kazanmaya baslamislardir.

Beni etkilyen haber, bu arastirmalara paralel yonde, ilk suni genin, ilk “CANLI”’’nin yaratilmis olmasidir.
Craig Venter , 15 yil suren arastirmadan ve 32 milyon euro bulan masraftan sonra , bir canli organizma yaratti. Tek hucreli bir canli’dan ilham almisdi; bakteri Micoplasma Mycoides. Bilinen bu bakteriyi taklit ederek yeni bir canli yaratti. Sentetik olarak yarattigi bu bakterinin hucresine, yine onceden suni olarak yarattigi bir milyonu bulan genlerini bir puzzle gibi yerlestirdi ve birlestirdi. Ve bu birlestirmenin sonucnda, sentetik bir hucrede hayat belirtisi ortaya cikdi. Yeni canli , insanoglunun yarattigi bir ilkdir.
“Made by Craig Venter”.

Yani, yoktan var etti. 20 Mayis’dan itibaren Craig bir tanri olarak kabul edilmeli. Çunku “yaraticidir” ve yarattigi bir canli’dir. Bu baba ve anne’nin bebegi ile olan iliskisinden farklidir. Tanri ile kulu arasindaki iliski benzerindedir. Bu yeni olgu, bilimsel açidan oldugu gibi dusunsel ve inanç alaninda da bir devrimdir, yogun tartismalara gebedir. Bilimsel açidan, “ aklin” bir zaferidir. Ya dini açidan; Allah’a “sirk”kosmak degilmidir?

Islam ve Hristiyan dinleri gunumuze kadar gecen sure icerisinde, insanoglunun ilahi acidan nasil ve neden var oldugunu ve nasil “ Iyi” saflarinda “ Kotu”’ye karsi savasmasini doktrin olarak aciklamistir. Insanoglu’nun “Kotu”ye ( dini anlamda seytan) yenilmemesi ve mevcut herseyin yaraticisi olan Allah yada God’a sukretmesini, korkmasini ve saygi gostermesini ogretmeye calismistir.
Bu anlamda, bu iki din Insanogluna kilavuz olan “Ikiz Kuleler” olmustur.
Craig’in “yaratigi”, bu “Ikiz kulelerin”, 11-S’i (11 Eylul 2001) olmustur. Eger ikiz kuleler cokerse, buyuk bir kaos yasanacaktir. Insanoglunun “Iyi” olmak adina verdigi savas, buyuk bir darbe alacakdir. Din adamlari bunu “seytani “ bir bulus olarak adlandirabilir. Ancak subjektif bir gercek olarak kalacaktir. Çunku insanoglunun “mutlak gerçegi” bulma hirsinin limiti yok ve her geçen gun ruhban sinifini yeni bir sinamaya tabii tutacak, buluslari ile bir açiklama getirmeye zorlayacaktir. Ozellikle bu iki din, bu bilimsel bulusa cevap vermek zorundadir.
Çunku Craig, tek “Yaraticinin” tekelinde bulunan “yaratici” sifatina ortak olmustur. Craig “Tanri” ya rakip olmustur. Kendisinin de artik bir kulu var.

Eger “kader”e inanmak gerekirse bu “Tanri” tarafindan Craig’e onceden verilmis bir izinmidir? Yoksa, insanoglunun seytani bir isyanimidir? Aslinda bu “ isyan” direk olarak olmasada, kult yaratmaya basladigi gunden itibaren mevcuttur. Insanoglu “Tanri”’nin yarattiklarini gun be gun yok etmekdedir. Doga’yi , diger canlilari, insanoglunu hic bir ilahi korkusu olmaksizin yok etmekdedir. Dunya uzerindeki canli, cansiz her seyin O’nun eseri (Opus Dei) oldugunu bildigi halde, eserini yok etmekde ve kendi yarattiklari ile doldurmaktadir.
Doga, insanoglu eli ile geri donusu olmayacak sekilde, her gecen gun yok edilmekte ve yerine insan urunu binalar yada diger yapilar insaa edilmektedir. Ayni sekilde, diger canlilarin dengesini pek dikkate almadan, bitkileri ve hayvanlari sorumsuzca yok edilmektedir.

Basit bir tek hucrelinin, bir milyon DNA ya sahip, Craig tarafindan yaratilmasi bile o kadar zorluklarla ve zamanla saglanmis olmasina ragmen, zevk icin çok daha karmasik ve milyonlarca DNA li hayvanlar yada bitkiler, Insanoglu eli ile yok edilmektedir. Insanoglu, bu “Yaratici” olma hirsini cansiz maddelerle oynayarak basladi. Daha sonra GMO sektorunde yeni bitkiler yaratmaya basladi. Orada da durmadi ve hayvanlarda “CLON” lama ile yeni kopye edilmis canli mahluklar ortaya cikardi. Aslinda, Craig’in kesfi de dahil, su ana kadar yapilanlar mevcut olanlarin, “Tanri’nin” eserlerinin birer taklitleridir. Craig, tam anlami ile yeni bir canli yaratmadi sadece yaratilmis olanlari taklit edip, yeni monte bir canli yaratti. Mevcut bakterinin kromozom ve DNA’sini cozdu. Bunu suni olarak taklit etti ve puzzle gibi birlestirdi. Birlesim yeni bir hayata yol açdi. Bilimadamlari insanoglunun GEN yazilimini da çozduler. Formul ozel bilgisayarlarda. USA’da saklanmaktadir.
Su an icin bu gen ve kromozomlarin yeni insan yaratmakda kullanilmasi pek mumkun gorulmemektedir. Belki insanoglunun organlarini suni olarak yaratmaya basardi. Suni kalp, suni yuz, suni kan vs.Eminim onumuzdeki 50 yil icerisinde bilimadamlari, hayaldunyalarinda gelistirdikleri DNA ve GEN’leri de icat edecektirler.
Japonya, insanoglunu yaratma teknolijisine sahip degildir. Butun gucunu 1970li yillardan itibaren Robot yaratmaya yonlendirmisdir. 1980 yillarin basinda , Mitsibushi’nin fabrikasinda geceleri isiklar sonuk olarak urutim yapilmakta idi. Yaratilan Robotlar, isiga gereksinim olmaksizin karanlik ortamda, yada kalorifer gerektirmeyen soguk ortamda, kahve molasina da gereksinim duymadan devamli olarak calisabilmekte idi. Japonlar, bugun olmasa da, android yaratmayi belki uzun yillar sonra basarabilirler. Ancak Craig’in icadi ile japon icadlari arasindaki fark “Ruh”dur. Canlilar makinelerden farkli olarak ruh sahibidirler. Bu ruh, insnalara sevmeyi, uzulmeyi, kizma ozellikleri dedigimiz insani degerler vermektedir. Dunyali ilk “Tanri” Craig Venter’dir.
Craig yarattigi canlinin Insanogluna getirisini olacagini soylemektedir. Firmasi, petrol devi Exxon’la bir proje anlasmasi yapmistir. Bu proje geregi, tek hucreli yosun yaratacakdir. Yaratilan yosunlar, atmosferdeki CO2 absorbe edip, hidrocarbon’a donusturebilecektir. Kendisinin en onemli finans destegi de EXXON’dur. Bu proje tamamlandiginda Exxon’a maliyeti 600milyon dólar olacaktir. Craig, yaratiginin var olusunun bir amaci oldugunu soylemektedir. Peki “Tanri” insanoglunu yarattiginda ne beklentisi var idi? Insanoglundan ne beklenmektedir? Dunya uzerinde tek hucreli canlilarin yasi 1,5 milyar yildir. 500milyon yil once bitkiler , memeliler, surungenler, kuslar boy gosterdi. Peki Insanoglu? Ilk insanlar sade 2 yada 2,5 milyon once, milyar degil, hayat bulmuslardir. Canlilarin en son boy gostereni diyebiliriz. Ancak Insanoglu digerlerine gore “akil” ile donatilmistir. Bu ozellik kisa kabul edilebilecek bir sure icerisinde kendisine diger canlilar uzerinde hakimiyet kurmasini saglamistir. Bugun dunyanin efendisidir.

Insanoglunun dogusu, “Dusunce”nin de tarihidir. Çunku “dusunce” insana has bir olgudur. Neden “ Tanri”, bu canli turune iltimas geçmistir.
Bu canli turunden beklentisi nedir?
Dusunce yetisi, ornegin baliklara verilse idi, balik dunyasi bugun dunyaya hakim olurdu. Insanogluna bagislanan bu dusunce yetisi, bugun onun kendisine yaratan “Tanri”’ya isyankar olma noktasina getirmistir. Bu duruma iki sekilde cevap verme durumu ortaya cikiyor.
Ya “Her seye Hakim Tanri”, RESET dugmesine basip, mevcut olani yeniden yaratacak,
yada insanoglu “Tanri” yi yeniden yaratacak.

DARI DAGI EFSANESI

DARI DAGI EFSANESI

Bahar Gunu idi,
Yasam uyaniyordu, canlaniyordu ortalik
Neseli idi yuzler, herkes isinin basinda idi.
Birden bir kosusturmaca basladi , yuzlerde endise
Parmaklar DARI Dag’ini isaret ediyor..

Dari Dag’i uzakdadir ,
Zirvesi Eskisehir’den de
Bogaz’dan da gorunur.
Yerli yabanci geçen gemilere fener olur
Tebessum birakir gemici yuzlerinde.

Endiseli yuzler, denizci parmaklari DARI Dag’ini isaret ediyor
Belli ki bir seyler ters gidiyor.
Birden haber saganak gibi ulasiyor,
Ansizin, belenmedik bir anda.

Dusman DARI Dag’ina saldirmakda.
Yakip yikmakda.
Seferberlik etti Coskun Pasa,

Haykirdi:
“DARI Dagi Uludur, neselidir, bize emanetdir”
“Dusmana terkedilemez.”

Yuzlerce nefer kosdu cepheye,
Istanbul’dan Eskisehirden, Fethiye’den
Haykirislar yukseldi goge, bir çok sehirden,
Uzakdan, yakindan
Tek bir agizdan.
Saat 21.00.

“DARI Dagi uludur, emanetdir,terkedilemez.

Dusman yari yoldadir,
Nefes olan ormanlara ulasmisdir
Kahpe Yunan misali yakmakdadir
Ilerlerken.
Dari Dag’i nefes almakda zorlanmakta,
Gorur, yetisen neferleri,
Isitir haykirislari,
Allah Allah Allah Allah .

Dusmanda isitir yaklasan gokgurultusunu,
Korku sirasi ondadir simdi.
Taarruza gecmisdir Mustafa (Can)Pasa,
Can’ini vermeye hazir,
Takviye getirmisdir.
Coskun Pasa, en onde emir yagdirmaktadir
Arkasinda neferler inançla, inatla
Savasmaktalar, gogus goguse
Olumun yanibasinda.

Korku sirasi dusmandadir simdi,
Bir ileri, iki adim geri ilerlemektedir.
DARI Dagi silkinmekdedir artik,
Ruzgarlarla, yagmurlarla saldirmaktadir dusmana.
Eteklerinden yukari çikan neferleri gormekde,
Onlara sarilmak için can atmakdadir.
Inanmisdir artik,
Çok yakinda,
Yaz gunesi esliginde ,
Sut beyazi yildizli gecelerde,
Guneye giden gemileri selamliyacakdir:
"Allah selamet versin",
"Buen Viaje",
"Good Voyage"

Kuzeye Cikan gemilere,
“Hosgeldiniz”,
“Aman dikkat” Kanlica’ya
“Cok sokulma”
“Geçme onundekini”
“Yapmayin, etmeyin, dikkat edin ne olur”

En sonunda ,
“Gecmis olsun”
“Dasvidaniya”.

Sen oyle,
bizlerde oyle,
Ozledik,
Sende duyacaksin bizlerden,
Geçmis olsun,
Aman dikkat et,
kendine bundan sonra.