domingo, 26 de diciembre de 2010

21.yuzyil bakteri ve genlerin yuzyili

“ Hoy he sabido por azar lo que significa Zaratustra. Este azar me encanta” escribio Nietzsche.

“Bugun sans eseri Zaraostra’nin anlamini ogrendim. Bu tesadufe bayildim.” diye yazmis Nietzsche”.

Bir okulda , amatorlerce duzenlenen kitap fuarindan tesaduf eseri haberim oldu. Bu tesaduf, beni bir kitapla tanismama yol açdi. Fuardan çok, bit pazarini andiran bu yerde, sira sira kitaplar tezgahlarda gelisiguzel siralanmaslardi. Belli bir dizin yoktu, aradigin kitapi bulman hemen hemen imkansizdi. Kitaplara tek tek bakarken, hiç ummadigin bir yerde, aradigin kitabina ulasman mumkundu. Hemde ne alirsan al, 2 avro odeyerek.

Dedim ya, tesadufler zinciri... yemek ve seyahat brosurleri arasinda, elime Nietzche’nin bir kitabini tutusdurdu. Kitabi okuduktan sonra , aldigim hazzin ve memnuyetimin sadece 2 avro ya mal olmus olmasina bayildim.

Var olusumuz ve mutluluk tamamen tesaduf eserimidir? Ben bu kitabi okuduktan sonra, kendimi bu soru ile karsi karsiya buldum.

Kitap nedir? Ne anlama gelmektedir?
Sintaxis, konusma, dusunce, anlama, ogretme, zeka, doyum mu? Kitabin içerigi haricinde gorunmeyen degerleri bu kelimelerde yatmaktadir.
Bu kelimelerin ortak noktasi da insanogludur. Bilimsel olarak “ Homo sapiens sapiens”.

Sonuç olarak kitap esittir homo sapiens sapiens.

Peki Homo Sapiens Sapiens ne zaman konusmaya ve yazmaya baslamistir? Tum memelilerin ortak oncusu olan surungenlerden sonra, ne zaman ve hangi sebeplerden dolayi diger benzer primatlardan zeka yetisi ile ayrilmaya baslamistir? Dusuncenin ve farkinda olmanin tarihçesi nedir? Canli evrimininin en son asamasindakilerinden biri ve ayni zamanda en karmasik yapidaki organizmalarindan biri olan Homo turu, yani insan turunun , mutluluk ve olumun farkindaliginin getirisi ne olmustur?

Yazinin, harflerin belli kurallarla bir araya getirilerek konusmanin yazili ifade edilmesi, ilkel sekli, onceleri, grafikler, hiyeroglif ve resimler yolu ile idi. Zamanla bu hiyeroglifler belli karakterlerle temsil edilmeye basladi. Yazi ilk olarak, 7000 yil once Çin’de, daha sonra Orta Dogu’da ve Guney Amerika’da kullanilmaya basladi. Yazi yazma, sintaxis, insan turune ait bir zeka urunudur.

Ya konusma ne zaman basladi? Bu konuda paleontoglar kesin bir tarih verememekle birlikte 40.000yil once baslamis olabilecegini ifade ediyorlar. Ses tellerinin bulundugu larinj bolgesi kas olmasindan dolayi, ve be sebeble fosillesmediginden kalitlardan pek kesin bir tarih çikarilamamaktadir. Konusma çok karmasik ve ileri derecede zeka gerektiren bir olgu olmakla birlikte, bugun diger hayvan turlerininde konusdugu bilinmekte. Ornegin yunuslar desisik ses çikararak haberlesmekde, sempanzeler ise bazi kelimeleri ve cumleleri ogrenebilmekte ve kullanmaktalar. Insanoglunda larinjlerin boyunda daha altta yer almis olmasi, kendisine havanin sese donusturulmesinde bir avantaj saglamaktadir.

Anlama ve ogretebilme, zeka’nin bir sonucudur. Insan beyinin gri kivrimlari ile direk baglantilidir. Insan beyinin diger hayvanlardan ayiran ozelligi , gri ve çok kivrimli beyin kabugudur. Butun sir bu genis yueyde , kivrimlarda yatmaktadir. Oyleki yayilmis olsa, 4 dosya kagidi buyuklugundedir. Bu maymunlarda 1 dosya kagidi iken, farelerde bir posta pulu buyuklugundedir.
Bilim adamlari genoloji /genetik alaninda buyuk ilerlemeler kaydettiler. DNAyi ve kromozomda genlerin dizilisini çozduler. Dahasi Craig Verner, 6 ay once sintetik olarak yarattigi gen dizini ile, bir canli bile yaratti. Ornegin Benzer, insanin gen yapisina en çok benzeyen turlerden birinin Sirke Sinegi oldugunu gordu. Benzer, diyorki bu sinek , bizler gibi sabah uyaniyor ogleye dogru siesta(uyukluyor) yapiyor ve gece uyuyor. Oyleki ruya bile goruyor, uyandirildiginda ise insanlar gibi sersem bir ani oluyor. Hepsi 24 saatlik bir dongude.

Bu alanda bilim, buyuk ilerlemeler kaydetmekdedir.
Oyleki dunyanin yada kainatin bugune kadar olan evriminde Tanri’nin parmak izi olmadigini kanitlamakdadirlar. ( Yaratilisi demiyorum, dikkat). Ayni sekilde var olusa, yani hayatin nasil basladigina da çok yaklasmisdirlar. Hayatin dunyada yaklasik 3,8 milyar yil once basladigini fosillere dayanarak soylemektedirler. Dunyadaki ilk hayatin, buyuk bir ihtimalle, amino asit ve proteinlerin kimyasal bir reaksiyonu sonucu ortaya çiktigina inanmaktadirlar. Yalniz bu reaksiyonun katalizoru ne idi onu arastirmaktadirlar. Bazi bilimadamlari, bunun o gunku atmosferde aylarca suren elektrik bosalmalarinin sebep olmus olabilecegini dusunmektedirler. O gunku sartlarda, dunya hala sogumakta olan bir ates topu gibidir. Yuzeyde sicakliklar 100 dereceyi bulmaktadir, magmalardan yeryuzune ulasan kizil lavlar, manzarayi tamamlamaktadirlar. Atmosferde hidrojen, helyum, metan turu, gazlar, su buharlari (smog) bolca bulunmakta iken, oksijen yoktur ve asit yagmurlari hakimdir. Goktaslarinin dunyaya çarpmasi sonucu uzun karanliklar hakim surmekte, ve hatta ay dunyadan koparak dunyaya yakin bir yorungede kendi yazgisini yasamaktadir.

3 milyar yil once mikroorganismalar aralarinda birleserek daha karmasik yapilar olusturmaktadirlar. Bakteriler hemen hemen tum yuzeyi kaplamaktadirlar ve bir gun fotosintesisi ogrenerek atmosferde oksijenin artmasini saglamistirlar. Bugun dunyada yasam, canlilar varligini bakterilere borçludur. Bakteriler bugun sayica en fazla canlilardir ve hala diger canlilara yardimci olmaktadirlar. Bazi turlerinin hastaliklara yol açiyor olmasi genel olarak onlarin faydasina golge dusurmemeli. Bugun bir çok bakteri peynirlerden, bira, sut, ekmege vs vs kadar fermentasyon yolu ile gida sektorune katkida bulunurken kirliliklerin onlenmesinde de yardimci olmaktadirlar. Nemli ve sicak bir ortam olarak, bakterilerin sayfiye yerleri arasinda yer alan insan ve diger hayvan vucutlari, bakterilerin sindirim sisteminde yerlesmesine ve sindirime yardimini saglamaktadirlar. Oyleki, inekler bakteriler olmaza yedigi otlari sindiremeyecektir.

Bakteriler, 3,8 milyar yila yakin bir surede dunyadadirlar. Her turlu zor sartlara ayak saglamislardir. Oyleki oksijensiz ortamdan, 100dereceye kadar olan isilarda, radyasyon sahalarda dahi yasayabilmektedirler. Bakteriler oyle bir adaptasyon gucune sahiptirler ki, hareketlerini saglayabilmek adina, vucutlarindan çikan kamçilari biomotor olarak kullanmaktadirlar.



Bu biomotorlar, sattde 16000 RPM ile, vusut ve katettigi yol orantisi olarak su an mevcut olan en hizli organizmadirlar.
20 yuzyil nanoteknoloji yuzyili oldu ise, 21. yuzyil bioteknoloji yuzyili olacaktir. Genlerin ve bakterilerin superyildiz olacagi bir yuzyil. Bilimadamlari, hayatin sirrina bakteri ve gen’leri çozerek yaklasmakdadirlar.

Belki, “Matuzalen Gen’inin” insanlara enjekte edilmesi ile insan omru 50 yil daha arttirilabilecektir. Epidemiologlar insanin ortalama yasam suresi 150 yildir demektedirler. Uygulamada ancak yarisina ulasiliyor olmasinin sebebini çevre kirlenmesine, besin kalitesine ve stres’e dayandirmaktadirlar. Tesaduf eseri labaratuarlarda, bir sinek turunun 100gun daha fazla yasadigi saptanmistir. Incelendiginde bunun sebebinin bir genden kaynaklandigini kesfetmisler. Bu genede “Matusalén “ adini verdiler.

Insanin beyinsel yapisi, davranislari, fizyonomasi, yasam suresi vs vs hepsinin sirri “GEN’lerde” yatmaktadir.

Bir tarafdan hayatin sirri kesfedilmeye çalisirken, diger tarafdan insanin mukemmeligine gen’ler sayesinde ulasilmaya çalisilmaktadir.
Butun bunlarin sonucunda, onumuzdeki 50 sene içerisinde mevcut dinler ve onlarin Yaraticilari sorgulanmaya baslayacak gozukmektedir.

1656 yilinda James Ussher, Armagh/Irlanda ruhbanlarindan, dunyanin MÖ 4004 yilinda, 22 Ekim saat 20.00da yaratildigini hesaplamisdi. Onun hesabi 18yuzyilin sonlarina kadar kabul edile gelen bir tarih idi. 1785 yilinda Hutton, dunyanin milyonlarca yil once dogmus oldugunu kanitlayana kadar. Dunyanin yuvarlikligida ayni sekilde, uzun yillar insanlarin kabul gormsinden uzakda kalmis bir gerçekdi. Bilim ve teknoloji gelistikçe, tabular yikilmakda. Son yuzyildir alinan yol, dunyanin mevcut en buyuk tabularini yada gizli kalmis gerçeklerini ortaya çikarmak uzeredir. Insanlik su an bunu henuz hazir degil. Ancak onumuzdeki gunlerde yeni yol gostericeler ortaya çikacakdir. Maalesef dusunurlerin ifade ettigi gibi, “ daha çok uzgunum, çunku daha hür’um”.

Dunya’nin sir kapisi aralanirken, kainatin sirrida, Bern deki kilometreler uzunlugundaki hizlandirici labaratuarlarda ,antimateryalin tutulmasi ile yakindir.

Neopositivistlerin, bilimadamlarinin kesfettigi bir formul var. Dunya disinda, kainatta hayat olma ihtimalini çozen bir formul bu. O da su sekilde:

N= R x fp x nt x fv x fi x fc x D

Yeni bir yila girerken, ben, yeni bir dóneme bu yuzyilda girdigimize inanmaktayim. Onumuzdeki 40 yil boyunca Insanlik tarihi yeniden yazilmaya adaydir. Bu sefer Adem ile Havva’nin dogusundan itibaren degil, Bakterilerin dogus anindan itibaren yazilacak bir dunya tarihi.

Bu dunya tarihi, antropocentrico (insan merkezli) olmakdan çok dogamerkezli olacaktir.
Yeni gerçeklere insanligin hazir hale getirilmesi için, okullardan baslamak uzere, tum filosoflarin ve son yuzyildaki palentoloji, norolojinin, jeolojinin, genetik bilimin, doga bilimi, ekoloji buluslari ders olarak gosterilmeye baslanilmalidir. Ama asla, insanligin siyasi tarihi degil. Seçmeli ders olarak nano teknoloji, sanat tarihi ve guzel sanatlar vs vs gosterilebilir. Elbette tum bu derslere etik kelimesi eklenerek. Etik ve moral suzgecinden geçmeyen bilim tum canlilar için yikici sonuçlar doguracaktir.

Elbette ekonomi konseptinde de buyuk degismeler yasanacaktir. Ekonomi, canlilarin ve doganin emrinde olacaktir. Ekonomi, zenginligin bir araci olmakdan çok, turlerin ve doganin devami için, bir araç olacaktir. Yani ekolojik ekonomi kabul edilecektir. Neden boyle bir degisikligin yasanacagina cevabim, yasamin ve dunyanin gizemlerinin çozulecegine olan inancima dayanmaktadir. Birde yeni kesiflerin, insanlarin gen yapisindaki etik degisimleri, yani mutasyonlari, sonucunda daha ileri, ustun bir organizmalara donustereceginden ve kuresel bilinçlenmenin yayginlasacagina olan inancimdan dolayidir.

Ayrica, ask’in sirrida bilim adamlarinca çozuldugunden, onumuzdeki yillarda ask iksirleri yada koktelleri satisa sunulacaktir. Artik sair’lerin, ozanlarin, ressamlarin ask tarifleri bizleri etkilemekden uzak olacaktir. Ask’i tetikleyen , vucudumuzun salgiladigi bir kokteyl sonucudur. Bu iksir, bir kaç damla “Oxitocina” ( ask ve kendine guven hormonu), “Serotonina ( huzur hormonu) ve “Dopamina” ile “Noradrenalina” ( goz bebeklerini ve tansiyona artiran horman), marketlerde satilacaktir.

2011 yili için, vucutlarinizdan “oxitocina’nin” hiç eksik olmamasini dilerim.
Ergun



No hay comentarios:

Publicar un comentario