lunes, 21 de febrero de 2011

21.yy'a Kisa bir Bakis





18Subat 2011

Içinde bulundugumuz gunlerde arap ulkelerinde, toplumsal itme ve ivme ile siyasi çalkantilar yasaniyor. Tunus’la baslayip, Cezayir, Misir, Yemen, Bahreyn ve Libya ile devam etmekde. Bu toplumsal hareketlerin basarisina izin verildigi muddetçe ve basindan destek almaya devam etmesi durumunda, ortadogunun demokratik olmayan diger klan devletlerine de yayilacagi açiktir.

Bu toplumsal patlamalarin dogal mi yada iç-dis katalizorlerle hizlandirilmis bir toplumsal baskaldiri olup olmadiginin derin analizini baska bir zamana birakiyorum.

Objektif olan gerçek, bu ulke yonetimlerinin ( aileler/klanlar) demokratik olmayan nepotist ( ailelerin ve yandaslarin kayirildigi, gorev aldigi) ve plutokrasia ( zenginlerin hukemetde etkili oldugu) anlayisla iktidari ele geçirmis olmalaridir.

Demokrasinin islevselliginin odak noktasi, en sade biçimi ile “ insanlar dogusdan esitdir” kavramidir. Buna ekonomik, kulturel, siyasi anlan verildiginde çikarilacak ozet “ her vatandas dogdugu andan itibaren, goruntusu, gorusu, sosyal, kulturel farkliliklarina ragmen kanunlar onunde esittir, esit haklara sahipdir ve devlet bunun guvencesidir”.

Yukarida sayilan ulkelerde vatandaslarin temel hak ve ozgurlukleri, firsat esitligi uzun yillar boyunca gasp edimis ve somurulmustur. Bu duruma, ozgurluk ve demokrasi savasçisi oldugunu iddia eden, basta ABD olmak uzere batili devlet ve ekonomik guclerince, siyasi ve ekonomik çikar elde etmek adina goz yumulmustur.

Bilimsel anlamda demokrasinin bulunmadigi ulkelerde, halkin hosnutsuzlugunun bulundugu bir toplumsal gerçektir. Bu hosnutsuzlugun, orgutlu bir gucedonusmesi toplum muhendislerince ve katalizor provakatorlerince manipule edilmesi çok mumkundur. Bunun en yakin ornegi dogu avrupa ulkeelrinde yasanan/yasanmis renkli devrimlerdir.

Kisaca gorus bildirmek gerekirse, Misir’da halkin hosnutsuzlugunu kendi amacina uygun olarak kullanan içve dis gucler olmusdur. Iç karsit gucu, askeriye olmusdur. Genç subaylar, Mubarek’in oglunu selefi ilan etmesinden hosnut degillerdi, yonetimde soz sahibi olabilmek adina halk protestosuna karsi çikmayip, musaade ederek , Mubarek’in uzaklastirilmasina yardimci olmus/çalismislardir.

Bugun en demokratik ulkelerde dahi, demokratik olmayan uygulamalar bulunmaktadir. Bu konuda sicili temiz olan bir ulke yoktur. 19 ve 20 yuzyilarda ulkeler uzerinde etkili olan ekomik siyasi tezler, yerini 21 yuzyilda degisik konseptlere birakmistir.

Insanlik tarihi, ortak degerlere sahip topluluklarin bir araya gelip, ortak deger ve çikarlarini korumak adina giristigi savaslarla doludur. 19 yuzyila kadar dini ve ekomik karsitliginin yerini, sinifsal karsitliklar tezi ve mucadelesi almistir.

20 yuzyilda politik arenada, ekomomik karsitliklarin yaninda , irksal farkliliklarda siyasi alanda yer almaya baslamisdir.

21 yuzyil, kuresel ekonomik guclerin zaferi ve teknoloji alanindaki yeni gelismeler sonucunda yeni siyasi mucadeleleri ortaya çikarmisdir.

Kuresel ekonominin karsitlari olarak , ulusal devlet ve ekonomiler anlayisi ortaya çikmakdadir.

Neo-liberallerin savundugu,globlizm, yani kureselcilik, sinirlarin olmadigi bir dunya hedefi pesindedir. Ancak sinirlarin mal ve hizmet sektoru için kalkdigi, insanlar için ( daha çok fakirler için) sinirlarin daha da yukseltildigi bir dunya.

Kureselciligin karsisinda, yeralti kaynaklarini, kulturlerini, ekonomisini korumak isteyen ulu devletlerin zayiflatilmasi, ulus içindeki farkliliklarin derinlestirilmesi, desteklenmesi ve ulus devletçiklerinin yaratilmasi uygundur. Yada tam tersi, liberal pazar ekonomilerin hakim oldugu uluslar birligini desteklemek gibi. Ornegin Avrupa Birligi gibi.

Bugun Avruda'da, benim bildigim homojen ulus yapisina ( dil, din, irk birligi) sahip iki ulke vardir. Kuresel guçlerin, demokrasi ve kulturel ozgurluk bayragini dalgalandirarak bir çok ulkeye saldirabilecegi açikdir. Kulturel hak ve ozgurluklere taraf olmakdan çok, siyasi ve sonrasinda elde edilecek ekonomi amaçlar pesindedirler.

Teknolojik gelismelerin 21.yuzyilda yaratacagi devrim daha çok dusunsel , ekonomik, kulturel ve toplumsal evrim içinde bir devrim olmaya adaydir. Teknolojik gelismelerden kastim, nano ve biyo-teknoloji alanlarindaki gelismelerdir.

Insanlarin bireysel ve toplumsal evrimini manipule etme çalismalari yeni degildir. Teorisyenleri Eflatun’dan baslamak uzere ozellikle Herbert Spencer, Francis Galton, Darwin ve nihayetinde Nazi’lerin uygulamaya koyduklari Eugenist ( genler uzerindeki) çalismalardir.

Eflatun’un da savunugu zayiflarin toplumdan elimine edilerek mukemmel toplumlara ulasma çabalari, Spencer, Galton gibi evrimci filosoflarla 20 yuzyilda ust noktalara ulasmisdir. Spencer, dogal ayiklamanin doga kanunu oldugunu, zayif ve aptal insanlarin olume terkedilmesi insanligin gelecegi açisindan uygundur diyebilmisdir. Toplumlarin da, dogadaki canlilar gibi yeni sartlara uyum saglayarak kendilerini gelistirdigini, bu yuzden adaptasyon zorlugu olanlarin terkedilmesini savunmusdur. Bu amaçla , devletin yardimlarini ve esit halk hizmetlerinin dogru olmadigini soylemistir. Bunun genis çapli uygulamalari, 20 yuzyil basinda Isveç, Kanada, ABD, Japonya ulkelrin yaninda ozellikle Nazi Almanya’sinda goruldu. Insanlarin yada belli bir irkin mukemmellestirilmesi adina bir çok cinayetler devlet eli ile islendi. Bu tur çalimalar 1950 yillarin sonunda James Watson’nun genlerin haritasini çozmesi ile yeni bir uygulama sahasi buldu. Insanlar uzerindeki çalismalarinin yaninda bitki ve hayvanlar uzerinde çalismalar hizli bir sekilde gelismekdedir. Kureselciler, ozellikle Rockefeller ailesinin eli ve parasi ile bu alanda buyuk bir ilerlemeler kayditmisdir. “Yiyecegi kontrol eden, insanlari kontrol eder” gorusunden hareketle GMO urunlerle, agribusiness’e yatirim yapmislardir. Daha sonra hayvanlar uzerinde dioksin araciligi ile, ozellikle ineklerde sut uretimi artirilmistir. En son olarak geçen sene, Craig Venter , bir bakterinin gen yapisini taklit ederek bir canli yaratmisdir. Biyoteknoloji buyuk bir hizla ilerlemektedir. Bu ilerleme, buyuk dinleri hergun biraz daha koseye sikistirmakdadir. Bunun yaninda, bakterilerden ve genlerden çok sey ogrenilmektedir. Matusalen genlerinin edildigi gun, DNA yapilarini enjekte edilmesi ile insan omru 150 yila çikarmak mumkun gozukmekdedir. Yada hucrelerimizde yasayan asalak bakteri turu Mitocondrias’larin, ihtiyac duydugumuz enerjiyi uretirken hucreleri oldurmesi yani yaslilik, onlenmesi durumunda hep genç kalmamizda mumkun.

Nano ve biyoteknolijinin ufku açilmistir ve onunde sinirsiz bir alan vardir. Bu ufkun otesinde “Tanri’nin yada “tanrilarin” yasadigi yer vardir. Genetik bilimcilerin vasitasiyla, insanoglu hergeçen gun Olimpus’a yaklasmaktadir.

Demokrasi en sade biçimi ile insanlarin dogustan esitligi olarak tanimlanmistir. Bence , dogustan canlilarin esitligi olarak degistirilmelidir.

Bu nano birimler dunyasinda, bir irkin, bir kulturun, bir erkegin digerlerinden, kadindan ustun tutuldugu siyasi , toplumsal hesaplasmalar çok arkaik kalmaktadir.

Yaklasik bir saat oncesinde oturup su an noktalamayi dusundugum bu yazimda , unuttugum, hatirlayamadigim yada çok yer tutacagina inandigim bir çok doneleri ilerde sunmak uzere, istemeyerek dagarcigimda tutuyorum. Yine zaman darligi ve tembelligimin sonucu, geri donup gramer hatalarini duzeltmeden sizlere gonderdigim için de ozur dilerim.

Iyi hafta sonlari.



.

No hay comentarios:

Publicar un comentario