miércoles, 23 de marzo de 2011

Bakip da goremedigimiz, gorup de anlayamadigimiz durum


Arap ulklerinde gorulen sivil bas kaldiri yada hak ve ozgurluk protestolarinin nedenlerinin bir çok faktorleri bulunmakta. Bu faktorlerin basit anlamda iki ana vektoru bulunmakdadir: merkezden çevreye olan ile çevreden merkeze yonelen vektorlerdir.

Bu iki vektor kuvvetlerinin buyuklugu, bilesen vektorun yonunu ve siddetini belirlemektedir. Realpolitikde guçler birligi ile vektorel guçlerin kuvveti artirilmaya çalisilmaktadir.

Son aylarda, arap ulkelerinde yasanan sosyal huzursuzluklarin nedeni asagi yukari aynidir. Temel nedeni, uzun yillar oncesinden devletin gucunun ve zenginliginin, bir takim asiretlerce yada bir grup devlet burjuvazisi tarafindan ele geçirilip, kendi çikar ve dogrulari açisindan kullanilmasi ve bunun halka dayatilmasidir. Basindan itibaren demokratik olmayan yollardan bu gucu isgal edenler, bu statuyu korumak için demokratik olmayan yollara ve guçlere dayanmak zorunda kalmislardir.

Bu haksizliga karsi sesini yukseltebilecek halkin sesi polis devleti yolu ile kesilmistir. Tum bu ulkelrin ortak yani, ulkelerinin polis devleti anlayisi ile yonetilmesi ve ulke gelirlerinin sadece bir zumre yada belli kisilerce paylasilmasidir.

Bu açidan bakildiginda, bu ulkelerde açilan ozgurluk ve demokrasi kavgasina destek olmak moral açidan dogrudur. Tabii bu destegin siyasi, ekonomik yada askeri yonude masaya yatirilmalidir.

Moral açisindan elestireye devam ettigimizde, çevresel vektorlerin, yani dis guçlerin, gorunurde bu degisime yardimci olur gorunmelerine ragmen, asil itici guclerinin, bu halklarin siyasi haklarini iyilestirmekden çok, bu guçlerin kendi ekonomik haklarini iyilestirmeye gozettikleri gorulmektedir.

Yani içeride can derdi, disarida ekonomik dertler hakimdir.

Her gun bu gorusu destekleyen yetkililerin açiklamalari basina yansimaktadir. Batili siyasi ve ekonomik gucler, yaptiklari açiklamalar ile, takkeleri dusurmus kelleri bir kez daha ortaya çikarmakdadir. Demokrasi ve ozgurluk taraftari oldugunu iddia edip uçuncu dunya ulkelerinin iç islerine karisan devletlerin iki yuzlu politikalari ortaya utanilacak bir sekilde serpilmistir. Jeostrateji’nin, devletler için ne ifade ettigi netlesmidir.
Ekonomi için siyaset ve savas stratejisidir bu.
Bugun devletlerin temel ve gizli stratejisi, ekonmik kaygilara dayanmakdadir. Ekonomin ham maddesinide enerji kaynaklari olusturmakdadir. Oncelikli olarak da, Petrol ve Dogal gazdir.

Petrolun bilinen rezervleri ve gunluk dunya tuketimi goz onune alindiginda ortaya çikan rakam, 50 yada 60 yillik bir kullanim omru kaldigidir. Devletler, ulkelrinin refah seviyesini artirabilmek için daha çok uretmek zorundadir. Uretmek için enerji gerekmekdedir. Petrol tuketimi, kuresel olçekde ekonomik buyumenin artmasi ile yukselmektedir. 20 yil sonra, yeni kaynaklar bulunmaz ise, enerji kaynagi dar bogazi yasanacakdir.
Bugun tum devletlerin makro jeostratejileri, 2020 yada 2030 yillari goz onune alinarak bugunden yapilmaktadir. 2030li yillarda petrol kaynaklari azaldigindan ve tuketim artacagindan, petrolun barril fiyati 300 yada 400usd olacagi hesaplanmakdadir. Ornegin Çin, ekonomik buyumesi için bugun 8 milyon brril tuketirken, 2030lu yillarda 15 milyon barril tuketecektir. Bu durum dunya uzerindeki paylasim gerilimini artiracak ve hatta buyuk bolgesel savaslara da neden olabilecekdir. Dogal gaz ve petrol kaynaklarina sahip ulkelerin onemi ve bu ulkelere uygulanan oyun ve baski dahada artacakdir.

Bugun ekonomik olarak gelismis olan ve gelismelerini garanti altina almak isteyen ulkelerin endisesi onumuzdeki darbogazli yillardir. Ozellikle bu konu, Avrupa Birligini bekleyen sorunlarin en onemlisidir. Enerji bagimlisidir ve enerji tedarikini emniyete alacak askeri ve siyasi guç birliginden yoksundur.
Libya’da ortaya serdikleri polítika birlikten çok, gemisini kurtaran kaptan misalidir.

Pis kokular ortaya yayilmaktadir.

Libya’da ekonmik yatirimlari olan ulkelerin aralarindaki agiz dalasi, mahalle kavgasina donusmusdur. Aç kurtlar gibi pay alma adina birbirlerine hirlasmaktadirlar.

Fransa, Libya’dan imtiyaz kazanmak adina saldirmaktadir. Oyleki Italya iktidar partisinin destekçilerinden “Kuzey Ligi” partisinin lideri Umberto Bossi, ortada donenleri su açiklamasi ile ortaya koymaktadir:” Korkarim ki bu harekattan Fransa karli çikacakdir. Ve Italya’yi ileride Libya’dan (ekonomik anlamda) çikaracakdir. Fransa , Italya’nin ithal ettigi Libya’nin petrolunu alacak, bize de millonlarca yasadisi goçmen- siginmaci kalacakdir.”

Pastadan pay almak isteyen, bir tarafa oynamakda ve askeri guce katilmakdadir. Askeri guce katilmak oyle bedavaya çikmamaktadir. Daha simdiden UK 200milyon dólar harcadi. Bu askeri masraflari, ekonomik yatirim olarak algilamaktadirlar.

Yeni bir sey kesfetmis degilim. Bu zaten bildigimiz, basinda, aramizda hemen hemen her gun irdeledigimiz konular.

Dunya gerçeginin bu oldugunu, ileride hatirlamakda fayda vardir. Bugunku yapilanmasi ve anlayisi ile hakim olan sistem adil bir sistem degildir. Birlesmis Milletler savasi onlemekden çok savasin nasil yapilmasini ve kimlerin yararina yapilmasina karar veren bir organ durumuna donmusdur. Guçlu olan devletlerin, diger zayif devletlere insan haklari dayatmasi ile mudahalesini yasallastiran yasama orgutlerine çevirmisdir.

Ortaya çikan diger bir sonuçda, “insan haklari savunucularinin” aslinda “çikar haklari savunucusu “ oldugudur. Ayni haklar için baskaldiran iki halka iki ayri uygulama reva gorulmektedir. Libya’da hak ve ozgurluk pesindeki halka askeri yardim ve korumasi sunulurken, Bahreyn yada Yemen’de ayni sebeplerle sokaga dokulen halka silahlarla saldiran Suudi yada Birlesik Arap Emirlikleri polis ve askeri hos gorulmekdedir. Bu farkli yaklasimlar, bu devletlerin asil amaçalarinin ne oldugunu ortaya çikarmakdadir.

Korkarimki, bu savasin sonucunda ne albay Kaddafi kazanacak nede ayaklanan gruplar. Ortaya iki bolgeli yeni bir devlet çikacak, batida dogal gaz’a sahip “Tripolitanya” ve doguda petrole sahip “ Cirenaica”. ( Tabii Kaddafi elimine edilmezse)
Kazananda, iki tarafda da yatirim ve imtiyazlari bulunan, batili petrol sirketleri ve hizmet ettikleri devletler olacakdir.

Diger bir sonuçda, Avrupa Birliginin ne kadar birlik olmakdan uzak oldugudur. Finans ve enerji kaynaklari tedariki zorlugu, onumuzdeki yillarda birligin çozulmesine neden olabilecekdir. Bunu bekleyenlerin ve petrolun yuksek fiyatindan memnun olanlarin stratejisi, bu olusumu hizlandirabilecekdir.

Turkiye’nin gelecegi de iç ve dis vektorlerin, aritmetik toplamina gore yonunu belirleyecekdir. Iç vektorun kalin bir çizgiye donusmesi, dis baskiyi azaltmasi, ulusal birligin, esitligin ve demokrasinin yerlesmesi ile saglanabilecekdir. Bu nasil saglanacak derseniz, ahlakli, vatansever ve aydin yurttaslarin artirilmasi ile olur derim.

Bunlarin uçune de sahip olmak sarttir. Ahlakli ve vatansever olabilirsiniz ama aydin degilseniz, kandiralabilirsiniz. Aydin ve vatansever olabilirsiniz, ama ahlakli degilseniz, despot yada diktator olabilirsiniz. Ahlakli ve aydin olur, vatansever olmazsaniz, herzaman ve her sartda ukenize yardimci olmayabilirsiniz.

Aslinda benim tarifim Mussolini doneminde politikacilarin cokca kullandigi bir gunluk slogandan yola çikmakdadir:

“Ayni anda, asagidaki uç sifattan sadece iki sifata sahip olabilirsiniz, asla uçune birden degil..”.

Durust, Aydin, Fasist.


Selamlar,

No hay comentarios:

Publicar un comentario